Galatasaray çok etkili bir ilk 20 dakika oynadı. Bu bölümde Sivas sanki sahada yok gibiydi. Ne pres yaptılar, ne ikiüç pas yapabildiler. Ne de geride yerleşebildiler. Galatasaray arka arkaya kornerler kazandı, pozisyonlar buldu. İki top direkten döndü. Gol olmaması gerçekten bir tesadüftü. Devre ortasından sonra Sivas biraz kendine geldi. Oyunu nispeten dengeledi. İki de tehlike yarattı. Ama yine de kontrolü elinde tutan Galatasaray, son saniye golüyle soyunma odasına hem skor avantajıyla hem de moralle girdi. İkinci yarıda her şey Galatasaray için daha rahat geçeceği düşüncesi hakimdi. Ben de öyle düşünüyordum. Ama ikinci yarıdaki Galatasaray'ı tanıyamadım. Etkili atağı yoktu. Oyunu kontrol altına alamayan Okan Buruk, kötü gidişata rağmen önlem almayı düşünmedi. Sonra bir penaltı ile skora denge geldi. Kalan kısa bölümde Galatasaray işin ciddiyetini anlayıp bastırdıkça bastırdı. Önemli fırsatlar geçirdi eline ama Ali Şaşal izin vermedi. Tabi ki puan kayıpları olacak. Her maçı kazanacağım diye garanti yok. Ama gördüğüm en büyük tehlike Okan Buruk ve futbolculardaki aşırı gelirimdi. Kerem Aktürk'ün gördüğü ikinci sarıya bu kadar sinirlenmesine gerçekten anlamak mümkün değil.
Sivasspor altın değerinde bir puan aldı. Bülent Uygun'un takımını hiç alışık olmadığı 5-3-2 oynatmasına bir anlam veremedim. Hele ki Galatasaray'ın iki kenar bekinde sıkıntı varken, forvet hattını kanatsız 45 dakika oynatması büyük yanlıştı. İkinci yarı düzetti. Galatasaray'da ilk defa genç bir sağ bek oynarken bu bölgeyi kullanmayı ancak ikinci yarının başında düşündü!