Fatih Terim, rakibin de gücünü göz önüne alarak alışılmış oyun düzenini revize ederek doğru bir taktik plan uyguladı. Önde basmayıp tek blok halinde kompakt bir takım savunması gündemdeydi. İlk 10 dakika biraz sıkıntılı geçti, sonra oyun dengelendi. Devrenin son dakikalarında Immobile'nin geniş alanda arkaya kaçırılması dışında bir tehlike yaşanmadı. Ama ofansif açıdan da kısır kalındı. Akılda kalan tek pozisyon Morutan'ın direkten dönen güzel şutuydu. 2. yarı da dengeli başladı. Galatasaray, ikili mücadelelerde çok istekliydi. İlk yarının aksine ofansif girişimlere daha fazla ağırlık verilmesi isteniyordu. Bu arada Lazio Teknik Direktörü Sarri büyük bir hata yaparak etkili hücumcusu Immobile'yi dışarıya aldı. Bu, Galatasaray'ı zihinsel açıdan daha da rahatlattı. Hücum girişimleri arttı, Kerem çok önemli bir pozisyonda ikiye birde ayağından topu açarak bomboş arkadaşına pas verme şansını yitirdi. Ancak futbol çok ilginç bir oyun. Lazio kalecisi Strakosha adeta yoktan bir gol var etti ve takımının geriye düşmesine neden oldu. Çok kritik bir anda gelen bu gol G.Saray için büyük bir moral motivasyon oldu. Yorgunluğa rağmen son bölümde ikili mücadelelerdeki direnç devam etti. Galatasaray, takım halinde topun arkasına geçerek alan daraltıp rakibe pozisyon imkânı vermiyordu. Sonuçta da mutlu sona ulaşıldı ve çok önemli bir rakip karşısında gruba üç puanla başlandı. Yalnız bir konu göz ardı edilmemeli; takım gol atmış, seyirciyle bütünleşilmiş, büyük bir moral kazanılmış, atmosfer üst düzeyde… Ve çok basit bir hata ile rakibe maçın en net pozisyonu verildi. Neyse ki, Milinkovic-Savic yüzde yüzlük pozisyonda topu kaleyi boşaltmış Muslera'ya teslim etti. Bu büyük bir şanstı. Tüm takım elinden geleni yaptı. İki Rumen de başarılıydı. Ben en çok Berkan'ı beğendim. Son haftalarda çok eleştirilen Muslera da güven vericiydi.