Galatasaray 3. dakikada Donk'un golü ile maça adeta galip başladı. Ardından Türk Telekom Stadı'ndaki alışılmış tempolu, dikine oyun anlayışı ile rakibin üstüne giden futbol gündeme geldi. Sağ kulvarda Mariano-Feghouli iş birliği hücum girişimlerinin odak noktasıydı. Saracchi de fırsat buldukça sol kanattan aksiyonlar deniyordu. Michael Seri pres etkinliğinin yanında rakip defansın biraz öne çıktığını hissettiği anlarda uzun toplarda Onyekuru'yu kaçırıyordu. G.Saray ilk 45 dakikada iki gol buldu, daha fazlasını da kaçırdı. Tabii bu kadar pozisyon bulmasının bir önemli nedeni de Gençlerbirliği'nin geride hiç doğru yerleşemeyişiydi.
İkinci yarıda Galatasaray kontratak futboluna geçti. Rakip zaten mecburen risk alacaktı. Bunlarda da bayağı pozisyonlar buldu ve bir gol daha atarak maçı noktaladı.
Terim'in rakibin Sessegnon'un organizatörlüğündeki hücum girişimlerini düşünerek ilk 11'e Seri'nin yanına, Lemina formatı gibi Taylan'ı monte etmesi çok doğru bir karardı.
Galatasaray bu galibiyetle 8'de 8 yaparak büyük bir moral depoladı. Artık Sivasspor ile yapacakları final gibi maça odaklanacaklar. Dün en çok Mariano'yu beğendim. Seri'deki çıkış süratle devam ediyor. Falcao klası ile yine 2 gol attı, kaçırdı da... Ama hâlâ fizik olarak yeterli değil.
Dünkü maçın bir ilginç yanı daha vardı;
Gençlerbirliği hiç pozisyon bulamadı ama rekor sayıda korner (10) kazandı. Son notum da Fernando Muslera ile ilgili. Baiano'nun tam 90'a giden füzesini, iddia ediyorum şu anda dünyada ondan başka kurtaracak kaleci yok.