Montella'nın Türk Milli Takımı'nın başına geçmesi, kadro seçimi ve oyun olarak mükemmel oldu. Hırvatlar gibi dünya futboluna damga vurmuş bir ülkeyi evinde hem de mükemmel oynayarak yenmek, bol pozisyon bulmak kolay değil. Montella ilk doğruyu Salih Özcan ve İsmail Yüksek'i defansın önünde oynatarak yaptı. Bu ikili resmen rakiple savaştı, tekmeye kafa koydular. Hırvatların kalemiz önünde uzun süre etkili pas yapmalarına izin vermediler. Hırvat defansının arkasına atılan uzun toplarda Barış ve Kerem çok etkiliydi. Eğer bu ikili final paslarında, son vuruşlarda etkili olsaydı skor olarak daha farklı kazanırdık. Barış'ın mücadele gücü, Kerem'in hızı ve çabukluğu, Hırvat savunmasının tüm dengesini altüst etti. Barış'ın, Livakovic'in üzerinden attığı gol akıl doluydu.
Montella cesur bir kararla sahaya sürdüğü Samet Akaydın; Abdülkerim'le mükemmel anlaştığı gibi kritik pozisyonlarda gole izin vermedi. Hakan Çalhanoğlu oyunu tek başına yönetti. Hücuma katkı sağladı, savunmaya destek verdi. Montella'nın Orkun Kökçü'yle birlikte Hakan Çalhanoğlu'nu oynatmaması akıllıcaydı. Çünkü bu ikili oynadığında oyunu yönlendirmek zorlaşıyor.
Montella oyunu mükemmel yönetti, mükemmel okudu, değişiklikleri ihtiyaca göre yaptı. (İrfan Can-Barış-Kerem-İsmail) bu oyuncuların tükendiğini hissettiği an hemen oyundan aldı. Asla isme göre değil ihtiyaca göre değişiklikler yaptı. Milli Takım oyuncuları 90 dakika hem takım halinde savunma yaptılar, hem rakip oyunculara yakın oynayıp pres yaptılar, hem de topu kazandıklarında hızlı hücuma çıkıp gol aradılar. Montella'nın Türkiye'de çalışması, oyuncuları tanıması, rakibe göre oyunu planlaması bir hocalık başarısıydı. Millilerin zafere giden bu oyunu ve mücadelesi Montella'nın yönetimiyle göz kamaştırıyor.