Koç Holding'te uzun yıllar üst düzeyde görev yapan Tuğrul Kudatgobilik'in "Koç'ta 3 nesil" başlığıyla kaleme aldığı kitapta Fenerbahçe Başkanı Sayın Ali Koç ile ilgili bilgileri dikkatle okudum. Ali Koç'un Londra-New York hattında uzun yılları kapsayan müthiş bir eğitim süreci var. Ben bu süreçten çok Kudatgobilik'in "yeni tip liderlik" olarak vurguladığı Ali Koç'un yöneticilik anlayışının yanı sıra Fenerbahçe'ye ve rakiplere karşı olan bakış açısını özetleyeceğim:
Çevresindekilerle hemen ve bire bir sıcak ilişkiler kurar. Onları tanımaya çalışır, takip eder, kollar, görüşlerini sorar, dinler.
Çok dikkatlidir. Hiçbir şey gözünden kaçmaz. Hiçbir şeye kayıtsız kalmaz. Doğru bildiklerini söylemekten çekinmez. Kim kırılır, kim üzülür diye de düşünmez.
Kendine özgü bir taraftarlık anlayışı vardır. Hiçbir rakip kulübe yan gözle bakmaz, o kulüplerin değerlerine saygı duyar ve bunu her fırsatta gösterir.
Fenerbahçe'nin haklarını korur ve kollar. Fenerbahçe'ye tavır koyan kişi ve kuruluşların önünde kale gibi durur.
Tarih: 2 Ağustos 2018... SABAH'ta kaleme aldığım yazıda sayın Ali Koç'un futbola barış getireceğini yazdım. Ve şu yorumu yaptım: "Ali Koç başkanın kendi camiasıyla ilgili söylemlerine ve eylemlerine baktığımızda Türk futbolunda özellikle büyük kulüpler arasındaki kavgalar ve demeç savaşları sona erecek."
Tuğrul Kudatgobilik'in dile getirdiği Ali Koç ile Fenerbahçe Başkanı Ali Koç arasında dağlar kadar fark var. Sevecen, uzlaşmacı Koç'un yerine hiçbir şeyi beğenmeyen, herkesi eleştiren, iğneyi kendine batırmayan, huzur bulmayan ve huzur vermeyen bir Ali Koç izliyoruz. Fenerbahçe'de 20 yıl başkanlık yapan sayın Aziz Yıldırım'ın bile bu kadar çok ekrana çıkıp konuştuğunu görmedim. Sayın Koç sürekli şikâyet ediyor. TFF'yi "İçlerinde köstebek var" diyebilecek kadar eleştiriyor. MHK'yi beğenmiyor. Hakemler ile gözlemciler arasında "Ahbap-çavuş ilişkileri var" iddiasında bulunuyor. Yazılı ile görsel medyanın yorumlarına ve eleştirilerine sabır göstermiyor ve hemen öfkeleniyor. Bankalar Birliği'nin yapılandırma anlayışının yanlış olduğunu vurguluyor. Öfkelendiğinde dilinin ve üslübunun ayarını kaçırıyor. Sayın Ali Koç maalesef sadece kendi doğrularıyla hareket ediyor. Birilerinin çıkıp Koç'a "Kral çıplak" demesi lazım. Ya da Ali Koç'un Kudatgobilik'in kitapta vurguladığı, "Genel müdüründen kapıdaki bekçiye kadar herkesle diyalog içindedir ve herkese güven verir" kimliğine geri dönmesi gerekir. Sayın Ali Koç için en iyi ilaç: Sabır, diyalog ve öz eleştiridir.
Önerim; Eğer huzuru kendi içinizde bulamazsanız başkalarının huzurunu bozarak kendinize huzur ortamı yaratamazsınız..
***
Üç takviye şart
Luyindama'nın sözleşmesini askıya alan Galatasaray acilen bir stoper transfer etmeli. Ligde 3'üncü kez sarı kart cezalısı durumuna düşen Marcao'nun ciddi bir istikrar problemi var. Zirve yarışında savunma için Donk, Ahmet Çalık ve genç Emin yeterli olmaz. Ayaklarını iyi kullanan, pozisyon bilgisi yüksek, sağ ve sol stoper olarak görev yapacak bir savunma oyuncusu şart. Orta alanda oyun akılları Lemina-Seri ikilisi topu oyuna sokma konusunda zafiyet yaşamıyor. Zaman zaman fanteziye kaçtıkları ya da şımardıkları için top kaybı yapabiliyorlar. Bu iki oyuncunun rakibi karşılama ve orta alana direnç katma konusunda fiziksel zafiyetleri var. Ömer Bayram ya da Taylan Antalyalı bu direnci sağlayabilir mi? Galatasaray'ın Melo tipi agresif bir oyuncuya ihtiyacı var. Melo tarzı bir oyuncuyla oynamak Lemina'nın performansını yukarı çeker ve baskı yemesini engeller. Sakatlık karnesi parlak olmayan Falcao'yu tek forvet olarak bırakmak riskli duruyor. Adem yeterli olmaz. Devre arası operasyonun topal kalmaması adına Galatasaray'ın bir stopere, bir golcüye ve olanaklar izin verirse Melo tipi bir orta saha oyuncusuna ihtiyacı var.