Liderler nasıl saygı kazanırlar? Anlamlı kararlar vererek... Hatalarını kabul ederek... Kişisel gündemlerinde takipçileri ve kurumları için en iyi olan şeyleri belirleyerek başarılı olur ve saygı kazanırlar...
Hamza Hamzaoğlu kişilik olarak mükemmeldir. Yalan söylemez. İftira atmaz. Sevgiyi, arkadaşlık ilişkilerini ön planda tutar. Hatalarını kabul eder. Özür dilemekten de utanmaz. Çevresinde ve çalıştığı kurumlarda saygı görmüştür, görmeye de devam ediyor.
Ancak liderlik asla bir başkasına devredilemeyecek bir güçtür. Ya yaparsınız ya da çekilirsiniz.
Hamza hoca "Lider nasıl olunur?" konusunda son 7 haftada ciddi bir sınav verecek. Çünkü Galatasaray'ın cicim ayları gibi yönetilme dönemi Trabzon yenilgisiyle artık geride kalmıştır. Hamza hoca başta olmak üzere tüm oyuncuların yaşamlarıyla, tavırlarıyla ve sorumluluk anlayışlarıyla masaya yumruklarını vurması gereken bir ortam vardır.
Söylemlerin değil eylemlerin sahne alacağı haftalara girdik. Bu tablo, "7'de 7 yaparsak şampiyon oluruz" açıklamasıyla ifade edilemez. İnancı kaybetmemek başarı için yol göstericidir. Ancak, Galatasaray "Muavin" koltuğunda, Fenerbahçe ise "Şoför" koltuğunda oturmaktadır. Galatasaray'a sadece kazanmak yetmez, Fenerbahçe kaybetmedikçe "7'de 7 yapmak" Trabzon yenilgisini telafi etmez.
Hamza Hamzaoğlu'nun yardımcılığını yapan Yıldırım Uran kardeşim Trabzon yenilgisi sonrası bana, "Bazı yenilgiler zaferin sadece taksitleridir" yorumunu yaptı. Uran'ın bu duygusal yaklaşımı dilerim gönlüne göre olur. Bir gerçek var ki; şampiyonluk yarışının akışına Galatasaray değil, Fenerbahçe yön verecektir.
LİG TV KAFALARDAKİ SORULARI YOK ETMELİ
Görev aldığım maçları canlı izlemeye özen gösteririm. Yıllardır Lig TV abonesiyim. Bu kurumda başta değerli büyüğüm Şansal Büyüka olmak üzere ciddi dostlarım var. Bursa'nın Fenerbahçe maçında Belluschi ile bulduğu ve ofsayt olarak tanımlanan gol sonrası Piero kaynaklı yaşanan tartışmalar beri çok şaşırttı. Ekrana getirilen 11 santimlik ofsayt gerçek değil düzmeceymiş.
Bu düzmeceyi gündeme değerli arkadaşım Ahmet Çakar getirdi ve SABAH'ta kaleme aldı.
Bir bilgi aldım; Ahmet Çakar'a yayın öncesi gelen telefondaki ses, "Bursa'nın golü nizami. Ancak ofsayt gibi gösterecekler. Pozisyon 11 santim ofsayt çıkacak" demiş. Bu konuşmayı da 5 kişi dinlemiş. Çakar'a sordum, doğruladı. "Yazabilir miyim?" dedim. Çakar da, "Gurur duyarım. Yaz" cevabını verdi.
Bu bir namus meselesi kadar önemlidir. Eğer Lig TV yönetimi düzmece denilen "Piero" konusuna ciddi bir açıklama getirmez ise tüm çalışanlarıyla töhmet altında kalır.
Başta ben olmak üzere tüm Lig TV aboneleri kendilerini yıllarca aldatılmış olarak kabul eder. Bir düzmece ya da yalan beyan varsa itiraf da delikanlılıktır. Eğer düzmece "Piero"ya fırıldak gibi davranıp düzmece cevap veren olursa onları vicdanlarıyla baş başa bırakıp, Allah'a havale ederim. Lig TV yönetiminden abonelerinin kandırılıp kandırılmadıkları konusunda acil cevap vermelerini bekliyorum.
BEN RAHATIM, SEN ŞÖYLE GEÇ!
Türkiye'de yaşanan 3 Temmuz sürecinden ders almayanlar yine ne yazık ki söylemlerinde tutarsız sözler sarf etmeye başladı. Son yıllarda üç takımın nefes nefese bir yarış içinde olduğunu hatırlamıyorum. Liderlik koltuğu "Balık" gibi kaygan ve oynak olduğundan her hafta hangi takımın zirvede olacağını tahmin edemiyoruz. Ligin boyu kısalırken fikstüre baktığımızda Fenerbahçe daha kolay rakiplerle oynayacak. Ancak TV'de yorum yapan insanlar daha sorumlu hareket etmelidir. Örneğin, Fenerbahçe'nin oynayacağı rakipler için, "Artık rahatladı. Kümede kalmayı garantiledi. Gücünü tamamen kupaya verecek" yorumları çok yanlış. Bu açıklamalar başta Fenerbahçe olmak üzere tüm takımlar için büyük haksızlık. Bu ne demek? Rahatlayan takım maça asılmayacak mı? Nerede kaldı marka değeri? Türkiye'de futbol rahatlamış takımların yönlendirdiği bir oyun mu? Türk futbolunun kirlenmesinden, markanın değer kaybetmesinden yakınanların bu söylemler içinde olması beni şaşırtıyor. Dilerim; uyarı niteliğindeki bu eleştirilerim onları utandırır...
FI FA HAKEMLERİ TÜKENDİ Mİ?
Önümüzde 7 tane final niteliğinde hafta var. Herkes bu maçları kılı kırk yararak izleyecek. Özellikle hakem kararları ciddi şekilde mercek altına alınacak. Bazılarının yeteneklerini ve yönetim tarzlarını eleştirsem de genelde hakem dünyasına saygım vardır. MHK, bu kritik haftalar için kampa girip özellikle nitelikli hakemleri "polemik" olmaması için şampiyonluğu kovalayan üç takımın maçlarına hazırlamalıdır. Ancak bu hafta maçlara atanan hakemler konusunda MHK'nin titiz davranmadığını görüyorum. Çünkü UEFA ve FIFA bu haftayı değerlendirseydi "Çok önemli maç" diyerek Eskişehirspor-Fenerbahçe karşılaşmasını ilk sıraya koyardı. Beşiktaş-Karabük maçına Bülent Yıldırım'ı atayan, Galatasaray-Gaziantep maçına Mete Kalkavan'ı veren
MHK'nin, Eskişehir maçına ununu eleyen, eleğini duvara asan ve veda turları şeklinde maçlara çıkan Mustafa Kamil Abitoğlu'nu tercih etmesi yanlıştır. Son haftalarda yönettiği tüm maçlarda Abitoğlu'nun pozisyonlara uzak, koşu kalitesinin de düşük olduğu belgelidir. Abitoğlu'nun ruh hali ve fiziksel zaafiyeti hem Fenerbahçe hem de Eskişehirspor için handikaptır. MHK bunu düşünemiyor mu? Doğru tercih; üç takımın maçlarına da FIFA kokartlı hakemlerin verilmesidir.