Futbol da bazen hücum ederek, önde baskı uygulayarak ve rakibe oyununuzu kabul ettirerek kazanırsınız. Bazen de oyuna 'akıl' koyup gerektiğinde 'kompakt' futbol anlayışı içinde rakibi durdurup sonuca gidersiniz... Sistemler takım uyumu ve oyun disiplini adına önemlidir. Zaferleri doğru stratejiler kazandırır.
Futbolda benim için kadro istikrarı vazgeçilmezdir. İstikrar takım ritmini güçlendirir. Sahada lider oyuncuların varlığı ve çokluğu hataları azaltır.
Futbolun olmazsa olmazı oyuncuların birbirleriyle sık konuşmasıdır.
Galatasaray kulübesiyle sahadaki oyuncular arasında iletişim kurma konusunda ciddi sıkıntılar var. Hamza Hoca maçları genelde ayakta izliyor ve futbolcularıyla birlikte yaşıyor. Bu mükemmel bir davranış. Ancak sesini yeterince duyuramıyor. Oyuncular kulübeye bakmıyor. Uyarı görevini sahada sık yapan isim Melo'ydu. Melo olmayınca Galatasaray sahada adeta 'dilsiz' konumuna geldi.
Selçuk, Hamit ve Sneijder kendilerini oyunun ritmine kaptırdığından kulübeyle iletişime sadece oyun durduğunda o da belki geçiyorlar. Bu çok ciddi bir zaafiyet. Hatırlatayım; Fenerbahçe maçında yenilen golle ilgili Hamza Hoca, oyunculara "İleri çok adamla çıkmayın" diye bağırmış ama sesini duyuramamıştı.
Futbolda konuşmaktan çok vücut dilini de kullanmak önemlidir. Sesini duyuramıyorsan o zaman idmanlarda oyuncularla teknik heyet arasında şifre olacak vücut dili çalışmaları yapılabilir. Bunun için de Selçuk. Hamit, Sneijder hatta Chedjou bu görevi üstlenebilir. Oyuncular bazen bu vücut dilini serbest atışlarda, köşe vuruşlarında kullanıyor. Fatih Terim döneminde saha içi uyarıları Ujfalusi yapıyordu.
Galatasaray'ın önünde 10 tane final maçı var. Kaptan Selçuk ve arkadaşları saha içinde sık konuşmalı, kulübeyle sık göz temasında bulunmalı. Maç öncesi arkadaşlarıyla oyunla ve rakiple ilgili kısa görüşmeler yapan kaptan Selçuk, gerektiğinde kulübeyle oyunun akışı hakkında bilgi paylaşımında bulunmalı. Hamza Hoca da isteklerini bağırarak değil vücut dilini kullanarak oyuncularına aktarmalı. Konuşan Galatasaray sorun yaşamaz.