Galatasaray camiası, taraftarı ve futbolcuların bir daha hatırlamak istemedikleri kabus dolu Avrupa macerası nihayet bitti.
Türkiye'nin Avrupa'ya açılan en güçlü penceresi olan Galatasaray, Devler Ligi'nde en kötü dönemini 1 puanla bitirirken kalesinde rekor düzeyde gol gördü. Geriye dönüp bakmanın anlamı yok. Her dibe vuruşun parlak bir yükselişi olur.
Galatasaraylı oyuncular da yöneticiler de tüm güçlerini artık lige ve kupaya vermeli. Avrupa'da önemli zaferler yaşamış Galatasaray taraftarı da doğru bir hareketle futbolcuları lige hazırlayacak bir sevgi ve destek sundu.
Galatasaraylı futbolcular, Hamza hoca ile birlikte ligde kendine gelirken taraftarların istediği frekansta top oynamaya başladı.
Ben bu tablonun Arsenal maçında sahaya nasıl yansıyacağını merak ediyordum. Ancak yarım saatte Arsenal 'jenerik' olacak 3 tane gol atınca Galatasaraylı oyuncuların maçı döndürme şansı yoktu. Ama mücadele, yardımlaşma, istek ligdeki gibiydi. Özellikle ikinci yarı Galatasaray'ın dirençli ve skoru kabullenmeyen, golü arzulayan düşüncesi mükemmeldi.
Bir gerçek var ki; Türkiye'de kulüp takımları artık dünya futbolunun atletik futbola döndüğünü görmeli ve ona göre hazırlanmalı. Çok koşan, çabuk hücuma çıkan, hızlı alan değiştiren ve yedikleri baskıdan müthiş pas kaliteleri sayesinde kurtulan ve güçlü bir hücum zenginliğine sahip Arsenal ne kadar etkili bir atletik takım olduğunu gösterdi. Ayrıca Türk futbolcularının en büyük eksikliği 'bireysel antrenmanlar'a yeterince ilgi duymamalarıdır. Bu yüzden Arsenal kalesine atılan şutların kaleyi bulmaması oyuncuların bireysel vuruş zaafıdır.
Galatasaray da İtalyan hocalar döneminde unuttuğu rakibe önde basmayı yeniden hatırlamaya başladı. En iyi savunma hücumdur sloganı Galatasaray'ın oyun felsefesiydi. Hamza hoca sayesinde Galatasaray artık bekleyen takım olmayacak ve önde baskı yapan kimliğine kavuşacaktır. Ayrıca Galatasaraylı oyuncular Hamza Hoca'nın antrenman tarzı sayesinde pas ve koşu kalitesi yüksek bir takım olacaktır. Kadro istikrarı ve rekabet iyi oyunu körükleyecektir.