Prandelli'nin basın toplantısını izledim. İtalyan hocanın bahanelerini ve şikayetlerini şaşkınlıkla dinledim. F.Bahçe ile ilgili olarak, "F.Bahçe'ye çok penaltı veriliyor" yorumuna da müthiş şaşırdım. Prandelli'nin bu yorumunu, klasik Türk hocalarının "Başarısızlığa kulp takma" söylemlerine benzettim. Önce insan kendi işini doğru yapacak. Sonra yanlışlarını masaya yatırıp "Ben nerede hata yaptım?" diyerek kendini sorgulayacak.
Kaldı ki; F.Bahçe'ye verilen penaltıların haksız olmadığını söyleyebilirim.
Prandelli rakip için "Çok penaltı alıyorlar" diyeceğine keşke G.Saray'a verilmeyen penaltıları dile getirseydi daha mantıklı ve doğru olurdu.
Geçelim Prandelli'nin medyaya şeker dağıtır gibi "Bu toplantıları 15 günde bir yapacağız" dediği ilk basın toplantısının ayrıntılarına...
Prandelli; "Futbol takımları 3 ya da 4 ayda yeniden doğmazlar" diyor.
Yeni bir G.Saray yaratmaya ihtiyaç mı var? Muslera, Semih, Hakan Balta, Sabri, Selçuk, Melo, Burak, Umut, Sneijder, Emre Çolak, Yekta gibi şampiyonluk yaşamış, Avrupa'da çeyrek final oynamış oyuncular G.Saray'da dün de vardı, bugün de var. Prandelli'nin görevi yeni bir G.Saray yaratmak değil, elindeki tecrübeli, kaliteli ve şampiyonluk yaşamış oyuncuları "Kompakt" hale getirip verim almaktır.
Prandelli, "Çift forvet oynayınca forvet arkasında oynayan oyunculara yer açamıyorum" diyor. Hayret.. Oyuncular, "Çift forvet oynayınca daha verimli oluyoruz" diyor, Prandelli başka telden çalıyor. Terim'in son Kazakistan maçındaki 'çift forvet' anlayışını ve Arda'nın oyun formatını Prandelli 'rol model' kabul etmelidir.
Burak-Umut oynayınca G.Saray kazanıyor ve rakip kaleye gittiği gibi gol yollarında da pozisyon bulmakta zorlanmıyor. Sneijder de çif forvet anlayışında tıpkı Arda Turan gibi serbest takılabilir. Bu serbestlik Sneijder'in topa daha fazla hükmetmesini, pozisyon bulmasını ve sık şut atmasını sağlar.
Prandelli, Sneijder'in şu söylemine kulak kabartsın: "Ben gerçek bir 10 numaraydım. Şimdi bir koşuyorum, bir yürüyorum. Çünkü Prandelli benden defansif açıdan takımın yardımıma ihtiyacı olduğunu söylüyor."
Sneijder, defansa yardım ederse hücum yollarında yorgun kalır. Ne yazık ki İtalyan hoca Sneijder'in anlattıklarını göremiyor.
Prandelli, "32 futbolcumuz var. Kadroyu devre arası indireceğim" diyor.
Prandelli, G.Saray'a tek yetkili ve davullu zurnalı bir törenle geldi. "Türk yardımcı istemiyorum" dedi ve kabul edildi. Prandelli'nin geniş kadroya tepkisini doğru buluyorum. Çünkü geniş kadro "Vıdı vıdı" yaratır. Prandelli devre arasını bekleyeceğine çalışmak istediği 24 kişilik kadroyu belirlesin, düşünmediklerini A2 takımına yollasın. Bunun için fırsat var.
Prandelli, "Türkiye'deki en büyük sorun defans oyuncularının geniş alanda oynamayı sevmeleridir. Alanları daralttığımızda bunları geliştireceğiz" diyor.
Dünyaya savunma anlayışını öğreten ülke İtalya değil mi? Bu ekolden gelen Prandelli en son şikayet edecek kişidir. G.Saray bu kadar gol yemişse sorumlusu takıma savunma kültürünü hala öğretemeyen Prandelli'dir.
Alanları daraltmak İtalyan hocanın aklına yeni mi geldi? Neredeyse tüm kulüpler artık 'kompakt oyun'u tercih ediyor. Yani alanları metre kare hesabı yaparak daraltıyorlar. Hedef; "Önce rakibi durdur sonra hızlı hücum ederek rakibi vur.."
Prandelli nedense elindeki hızlı ve çabuk adamları kullanmayı düşünmüyor. Ama temposuz, ayağında top tutan, tank gibi adamlarla orta alanı kapatmaya öncelik veriyor. Sonra da tek forvetle iğneyle kuyu kazar gibi golü arıyor. Bu anlayışta G.Saray 'kabız' bir takım oluyor. Dortmund'da ne oldu? Alanları kapattın, ağır adamlarla orta alanı tuttun, tek forvetle hiç hücum edemedin ve yine 4 yedin. G.Saray aynı oyuncularla iki yıl üst üste şampiyon olduğunda ve Avrupa'da başarıyı yakaladığında 'birlikte hücum eden birlikte savunma yapan' bir takımdı. G.Saraylılar bu takımı istiyor. Dün bunu yapan oyuncular bugün de bunu yapar.
G.Saray'ın ligde 19 puanla ve averajla ikinci sırada olması avantaj. G.Saray ve Prandelli için sezon asıl şimdi başlıyor... Prandelli artık kesintiye uğramayacak ligde 'şampiyonluk' istiyorsa elindeki kadroyu tempolu, hızlı, pratik ve ritmi olan bir takım haline getirip formayı adaletli dağıtmalıdır. Aile, sözle değil icraatla olur..