Böyle bir deprem atmosferinde futbol oynamak gerçekten zor… Diyelim ki bizler ve yerli oyuncular deprem hattında yaşamaya alışkınız ama yabancılar için yaşananlar kolay değil. Çünkü her kafadan ses çıkıyor. Kimi diyor ki 'İstanbul'da yüzde 1 bile deprem ihtimali yok', kimi de diyor ki 'Yüzde 99 olacak.' Yabancılar bu tartışmaları tercüme ettirip okuyunca de psikolojik olarak etkileniyor. Biz Türk insanı olarak yaşananlardan bu kadar etkilenirken onların etkilenmemesi anormal olur zaten. Bu durum da ister istemez sahaya yansıyacaktır.
Beşiktaş son maçlarda ilk 15-20 dakika iyi pres yapıyor. Kazandığı toplarla da hücuma çıkıyor ama sonra aynı presi gösteremiyor. Halbu ki şampiyonluğa oynayacaksan, 20 dakika pres yapıp, 10 dakika rölantiye alıp sonra yine pres yapmak gerek ama işte onu yapamıyor. Maç ilerledikçe de bu sefer inisiyatif rakip takıma geçiyor. Psikolojik olarak da rahatlayınca daha iyi top yapıyorlar, bu sefer Beşiktaşlı futbolcular daha fazla enerji sarf etmek zorunda kalıyorlar. Rakipler zaman ilerledikçe Beşiktaş'ın arka tarafına sarkmaya başlıyorlar. O zaman da siyah-beyazlı oyuncular, defansa yardıma gelince hücum güçleri zayıflıyor.
Dün son derece zevksiz bir maç oldu. Tehir maçı olduğu için sonra transfer olanları iki taraf da oynatamadı. İki taraf da iyi işler yapamadı. Ama şunu not etmekte fayda var; siyah-beyazlı takım, liderliği sonuna kadar kovalayacaksa daha farklı mücadele etmesi lazım. Daha bir futbol kavgası vermesi lazım.
Maç sonlara doğru hareketlendi. Bir penaltı pozisyonu var ama demeyeceğim. Çünkü pozisyon var ama penaltı yok. VAR'a gittiler, ofsayta baktılar. Penaltıyı net gösterseler belki hakem iptal edecek. Ama VAR'daki TOKAT, hakemi çağırmadı. Antalya'yı tokatlamaya kalktı. Ama bir de ilahi adalet var. Dünkü maçın en güzel görüntüsü Beşiktaş seyircisinin sahaya attığı oyuncaklardı.