Bir tarafta büyük rakamlarla kurulu bir takım, diğer yanda küçük bütçeli hiç tanınmamış bir takım. Bizim takımlarımız "Biz tanınıyoruz" diye kendi kendilerine hava yapıyorlar. Dün akşam iki değişik takımın maçını izledik. Birisinde bireysel çabalar var, hiçbir organizasyon yok, "Saldım çayıra mevlam kayıra" sistemi var! Diğer tarafta 11 kişinin oynadığı, herkesin birbirine yardım ettiği, bütün yükün eşit paylaşıldığı bir ekip var. Yani kestirmeden, birisi takım, diğeri top oynamaya çalışan bir grup...
Avrupa'da maçlara çıkınca bazı takımlarımız şunu söylemeye başladılar; Avrupa bizi istemiyor, onun için hakemler de ona göre düdük çalıyorlar. Peki dün akşam 3 dakika uzatma verip, 6 dakika oynatan hakeme ne diyecekler? Rakibin 75'ten sonra gücü düşmeye başladı. Bu da doğal... Peki bu gücü düşen takıma karşı Fenerbahçe ne yaptı? Teknik Direktör Advocaat her geçen dakika "+1" forvet ekledi ve gol atmaya çabaladı. Rakip acemi ve amatör olmasa, araya top soksalar, hızlı çıksalar Fenerbahçe'yi 75'ten sonra 3'lük yaparlardı. Ama bu rakip şimdi İstanbul'da Fenerbahçe için daha tehlikeli olacaktır.
Çünkü Fenerbahçe'nin üzerine kafadan gitmeyecek, bekleyip kontratak yapacaklar.
Sarı-lacivertlilerde hala aynı dert var. Takımı oyun içinde idare edecek bir beyin yok. Fazla forvet almakla bu işi halledemezsin. Fazla forvet alıp, oynatayım dediğin an, bunu biraz güçlü takıma yap seni perişan eder. Fenerbahçe'nin işi zor. Bu pozisyondan nasıl yırtarlar, nasıl kurtulurlar teknik direktörün işi. Sarı-lacivertlilerin şansı bu Avrupa maçını zayıf bir rakiple oynadılar. Önümüzdeki lig maçı da şu anda iyi durumda olmayan Kasımpaşa'yla... Peki Fenerbahçe'de işler iyi olur mu? Şu görüntüde zor.
90 dakika düşünün Fenerbahçe'nin organize bir atağı var mı? Bir-iki tane gol pozisyonuna girdiler tamamen şişirme pozisyonlar. Biri Sow'un önüne sekti, diğeri başkasının önüne. Peki takım olarak Fenerbahçe futbol oynuyor mu, hayır. Keyif veriyor mu? Hayır.
TARAFTAR KAHROLUYOR
Bir gece evvel Beşiktaş'ı izliyorsunuz. Hem de çok daha iyi bir rakip karşısında sahada bir takım görüyorsunuz. Zaten Fenerbahçe taraftarı da bu olayı görünce kendi takımıyla, diğer takımları karşılaştıyor ve kahroluyor. Dün gece maçı seyrederken yanımda Fenerbahçeli bir arkadaşım vardı. Çok iyi Fenerli... Hocam dedi, "3-4 yıldır tırnaklarımı uzatamıyorum kesmek için. Çünkü Fenerbahçe maçlarını seyrederken, zaten parmaklarımı ağzımdan çıkaramıyorum." Şu andaki Fenerbahçe taraftarının durumu bu.
Hakem maçın içinde doğru kararlar verdi. Uzatmada asıl olan şudur; Diyelim ki 3 dakika uzatma verdiniz ve kalecinin biri 1 dakika 10 saniye sonra sakatlandı. O tedavi süresi önemli değil. Ondan sonra oynatacağınız süre 3 dakika -1 dakika 10 saniyedir. Yani 1 dakika 50 saniye! Bu bir yorum değildir, kuraldır!
Bir de şu var; F.Bahçe'nin teknik direktörü Advocaat basın toplantılarında doğru şeyler söylüyor dedik. Düne kadar "Takımın beyne ihtiyacı var, orta sahada kaptana ihtiyacı var" diyordu. Ama aynı hoca herhalde üst kattan zılgıtı yedi ki önceki gün "Kadro yeterli" demeye başladı. Bu şunu gösteriyor; Adam "Ben bu yaştan sonra polemiğe girmem. 2-3 milyon Euro'yu alır çeker giderim" diyebilir. Adam haklı beyler! Bizim gibi yolunacak kazları bulmuşken niye söğüşlemesin!