Şenol Güneş; bekledi, bekledi sonunda patladı...
Güneş, bugün bir basın toplantısı daha yapacakmış.
Ne der bilemem. Acaba şunları mı der;
"Gökhan Gönül konusunda ve sol bek konusunda ki kelimelerim yanlış anlaşıldı. Ben yönetim kurulunun üzerine çıkmak istemedim. Ben şöyle demek istedim ama böyle dedim. Ben şöyle dediydim ama böyle anlaşıldı." Ya da "Serdar Aziz benle konuşmadı, Eren Derdiyok'u alın demedim. Ben stoper istedim demedim." Güneş'in iki gün önce konuştuğu kasetle, Güneş'in bugün söyleyeceklerini yan yana koyarak değerlendirmek gerek. Ama Şenol Güneş'in ne dediği çok açık! Bombayı yönetim kurulunun kucağına koydu.
Aslında söylediklerinin çoğuna da hak vermemek elde değil.
Şenol Güneş'in 2-3 gün önce Başkan Fikret Orman'la tartıştığı konusu da kulağıma geldi. Böyle yazsanız büyük olasılıkla yalanlarlar ama yerin kulağı var. Çünkü Orman'ın İngiltere'ye giderken de sinirli gittiği söyleniyor.
Başkan İngiltere'ye giderken, bir başka yönetici Hollanda'ya uçuyor, üçüncü yönetici de bir yere gidiyor ama gittiği yer tam bilinmese de İtalya lafları çıkıyor. Bütün bunlar olurken lig yaklaşıyor, maçlar başlıyor.
Fenerbahçe'nin transfer politikasını biliyorsunuz, Pereira olayını yaşadık. Daha geçen senenin 5. maçında "Bu adam gitmeli, fizik testleri yapmıyor" denildi. Sezon bitti, şampiyon olunmadı Başkan Aziz Yıldırım, "Daha iyisini mi bulacağız kardeşim, kalacak" dedi. Sonrasında bir U dönüşü Pereira gitti. Van Persie'nin vatandaşı geldi. Dakika bir, gol bir, bundan sonra Van Persie oynayacak, Fernandao ne olur bilemeyiz.
İşte Türkiye'deki sistem bu. Adam yurt dışından geliyor, bir gün sonra bunlar oluyor.
Biz neler gördük daha neler göreceğiz... Heyecanlı oluyor. Bu yönetici zihniyeti olduğu sürece hiçbir basın mensubu aç kalmaz. Bazı kulüp başkanları isteyip kovdurmadıktan sonra...
Futbol baronları da timsah gözyaşları dökerek, bazen ağlaya ağlaya bazen de güle güle renklerin kardeşliğinden bahsedip millete La Fontaine'den masallar anlatmaya devam ederler.