Mustafa Denizli, "Önce gol yemeyeyim, bende kaliteli ayaklar var nasılsa atarım" fikrindeydi ama Galatasaray yine de çok kolay goller yedi. Bir oyuncu değiştiriyorsun, iki oyuncuyu yerinden ediyorsun. Bir teknik adam için en kötü şey budur. Tarık'ı çıkarıyorsan Sabri'yi al… Semih'i sağ tarafa yolluyorsun, bu defa defansın dengesi bozuluyor. Semih son zamanlarda stoperde de iyi değil, başka yerde de. İlk çıkışı iyiydi sonra sabun gibi eridi. Akhisar'ın yedeklerine bakıyorum, hücumcuları orada etkili ama ilk 11'de yoklar. Herhalde Cihat'ın bir bildiği vardı ama bildiği gibi de olmadı.
Galatasaray'da takımın en etkili adamı Podolski'ydi. Hem istekliydi hem de hırslı. Ama elle kolla oynama hastalığını bırakırsa daha iyi olacak. Akhisar takımı ilk yarıda sahada hiç yok ama ikinci yarı o beklediğimiz Akhisar'ı gördük. Onlar maça dahil olunca ikinci yarı bir hayli keyifli bir karşılaşma seyrettik.
Galatasaray'da bazı şeyler yerine oturmuş ama nereye kadar… Tam oturana kadar şanslarının yaver gitmesi ve az puan kaybetmeleri gerekir. Dün ilk yarı kadro yapısıyla Cihat, Galatasaray'a yardım etti.
Maçın hakemi ilk 15 dakikada faullerde birkaç tuhaf iş yaptı. Ama sonra maça alıştı ve ufak tefek faullere, ufak tefek itmelere "Devam" dedi… Bence de doğru yaptı. Çünkü Türkiye'deki hakemler kendilerini kurtarmak için trafik polisi gibi her gördüklerine çalıyorlar. İkinci yarı maç tempolu olduysa bunda hakemin de payı var. İkinci yarı kaçırdığı fauller var ama Türkiye Ligi'nde futbolcuları da taraftarı da buna alıştırmak gerek. "Ah" diyene, "Vah" diyene düdük çalmayacaksın. Sarıkırmızılılar için zor maçtı ama tahminlerden kolay geçti… Akhisar Belediye'nin kalecisine de ikinci ve üçüncü goller yakışmadı.