Hani bir laf vardır ya; "Tuttuğun altın olsun" derler. Dün gece Galatasaray'ın neredeyse kaleye attığı her şut gol oldu. Bu her zaman olmayabilir tamam ama özellikle ilk 60 dakikada Galatasaray bulduğu gollerin üzerine yatmadı. Hep daha fazlasını istedi. Şimdi buradaki özellik şu; maddi açıdan sıkıntılı olan Galatasaray kulübünde seneye kimler kalacak, kimler gidecek? Galatasaray'ın bu kadrosunda Avrupa'da iyi bir takıma gidebilecek ve Galatasaray'a iyi para kazandıracak iki tane futbolcu var. Biri Sneijder diğeri de Muslera. Diğerleri de şunu iyi düşünmeye başladılar; "Öyle veya böyle G.Saray'da oynamak avantaj. Yeni bir takım kadrosu ve kurgusu oluşacak. Öyle veya böyle biz buradaki yerimizi alalım" fikrindeler.
Hamza hoca da sahada mücadele etmeyene, koşmayana forma vermeyecektir. Zaten kıyakçılık yapmaya kalkarsa gelebildiği yerlere gelemezdi. Takımda futbolcuların değil teknik adamın borusu öter!
Peki Hamza hoca ne yaptı? Fazla bir şey yapmadı. Herkesi yerinde oynattı. Bir de kulübeyi 'kışın battaniyeyi çekip oturulacak yer' yapmayacağını futbolculara gösterdi. Nasıl mı? İşte size hemen üç tane isim sayayım; Neredeyse yedek kulübesine hapsolmuş Umut, Bruma ve Emre... Bu üçüne de "Beyler hazır olun, iyi olun, oynatacağım" diyor. Böyle olunca da diğer futbolcular 'makas' tehlikesini görüyorlar.
Sahada oynayan futbolcuyu ceza vererek, tehdit ederek, bağırarak, oynatamazsınız. Sahadaki oyuncu yedek kulübesine bakar. "Eğer ben kötü olursam kim girecek?" diye düşünür. Şayet bu tehlike varsa oynar. Yoksa dalga geçer.
Türkiye'de futbol bu kadar, kusura bakmayın. Dört gün evvel Arsenal'den 4 yiyen bir takım, Türkiye Süper Ligi'nin ortalarındaki takımı 5 golle geçiyor. Türk futbolu ne zaman kurtulur, biliyor musunuz?
Yukarıdakiler ile aşağıdakilerin arasındaki farkı kapattığınız zaman.