Rahmetli Can Bartu futbolu bıraktıktan 30 yıl sonra kulüpte bir bayramlaşmada kendisini tanımadı diye bozulan ve "Can Ağabey, x senede sağ bektim" diyen eski takım arkadaşına o nevi şahsına münhasır karakteriyle, "Nereden hatırlayacağım kardeşim, ben geri gelmezdim, sen de çıkmazdın" demişti.
Futbol artık rafine bir oyun. Sol stoper illa ki sol ayaklı olacak, beklerin asist yapacak, 6-8 numaralar yetmez 10 numaralar ölse de 6.5, 8.5, 10.5 uydurulacak, kalecin de libero kaleci olacak. Dünkü maçın kırılma noktası da bu… Muslera çok iyi kaleci, bunu kariyeri söylüyor ama kendisine söyleneni de ısrarla unutuyor. Göbeğe riskli top atma, hele yüksek topu kısa takım arkadaşına sakın atma. Ayağı düzgün kaleciler sorgulanmazken topu oyuna sokan Beckenbauer, Baresi değilsin sen, rakipler de eski orta sahalar değil. Galatasaray başlaması gerektiği gibi başladı. Büyük taraftar desteği, iştahlı oyun, ön alanda hızı artmış pas trafiği. İlk 20 dakikadan iki, olmadı bir gol çıkartmalıydılar, yapamadılar. Kopenhag, geçen sezon Manchester City, Dortmund, Sevilla ile evinde berabere kalmış, deplasmanda 3 maçı da kaybetmişti. Değişmeyen tabela direnci yükseltir, en çok bildikleri de ikili mücadelede ayakta kalmak. İşte Muslera'nın o hatası ve 0-1. Kerem Aktürkoğlu, yaptığı yemeğe ya bol acı ve tuz ya da eksik atan adam. Oysa ki paslarında ve son vuruşlarında kararında olmak da o bibertuz dengesi gibi. Bu da aşması gereken mental bir problem. Değişiklikler sonrası oyun biraz korodan solist performansına döndü. Boey ve Tete'den ekstra iki gol vuruşu. Stada gelirken razı olmayacağın skor, evine dönerken seni mutlu eder mi? Yarım bardak su varsa ve susuz kalmışsan kim takar bardağın boş tarafını!