"Rakibim 9 maçtır kazanamıyor, ben de 14 maçtır kazanıyorum. Hangi kadroyu sahaya sürersem süreyim..." demişti galiba Okan Buruk. Defans göbeğinin sigortası Nelsson ve takımın vazgeçilmezi Mertens yokken ve takım haftada bir maç oynayıp milli takım arasına gidecekken Okan Buruk'un fantezileri Galatasaray'a pahalıya patladı. Elinde iki sol bek varken Dubois'e forma vermek, Torreira sağlam ve kulübede olduğuna göre Berkan ile başlamanın riski ve sağ kanatta bugüne kadar hiç katkı vermemiş Barış Alper Yılmaz ile maça başlamak... Okan Buruk teknik adamlığın futbolcuları memnun etme sanatı olmadığını, "küserlerse üzülürüm" demeyi bugüne kadar öğrenmiş olmalı.
Dün İcardi, Galatasaray forması altında en kötü maçını oynadı. Rashica ve Kerem ile maça tutunan ve yorulana kadar orta sahayı toparlayan Sergio dışında oyunu tutan isim yoktu. Abdülkerim müthiş performansının ardından dün olmadığı kadar sakar, Boey de hücumlarda son maçlarda olduğu gibi verimsizdi. Barış Alper Yılmaz bu takımda oynayacak yeteneğe sahip değil ve sırf Galatasaray oyuncusu diye milli takıma alınması da Stefan Kuntz imzalı bir komedi. Konya, maçı Buruk'un ikramlarıyla çevirdi. İlk yarıda direkt kırmızıyı, bir de ikinci sarısını görmeden oyuna devam Ahmet Oğuz için Zorbay Küçük'ün ve VAR'ın katkısını da not düşmek lazım. Elinde ne kadar hücumcu varsa sahaya süren, orta sahasını boşaltan, koşamayan Mata'dan medet uman Buruk'a demek ki bu puan farkı fazla gelmiş. Galibiyet serisinin getirdiği şımarıklığı futbolun affetmediğine dair gerçeği milli takım arasında düşünecek çok vakti olacak.