Futbol ya da basketbolda Belgrad, bir deplasmandan ötesidir. Kızılyıldız'ın 60 yıllık ömrünü aslında çoktan tamamlamış efsane yıldızı Rajko Mitic'in adını taşıyan stadyum, tribünlerin sahaya uzaklığına rağmen Avrupa'nın tribün kültüründe ayrı bir yere sahiptir. Belgrad'da Kızılyıldız ve Partizan'ın kadroları ne kadar zayıf olsa da şehrin spor kültürü ve ateşli taraftar önünde oynamak zordur. Bu yüzden bu deplasmandan çıkanlara büyük saygı duyarım. Trabzon dün bunu başarabilecek kadar motive, oyuncu kalitesine sahip ve sahaya dağılımı doğru bir takımdı ama başaramadılar.
İlk sebep, set oyununda öne geçemeyen takımın kalesinde golü görmesi ve geçiş oyununda geçen sezondan beri defansa dönüşlerin hızlı olmaması. Hamsik ve Bakasetas'ın aklına eşlik edecek kanat oyuncuları sezon başında beri karın ağrısı. Bu sorun Visca dönene kadar çözülmeyecek. Gomez, Monaco maçında gördüğü kırmızıyla o gün sadece 3 puanı değil yokluğuyla da Avcı'nın elini zorlaştırdı. İlk yarıda Bardhi'nin, ikinci devrede Hamsik'in direkten dönen topları elbette futbol şansı ama Kızılyıldız'ın da teknik adam değişimi sonrasında oyununu geliştirdiğini ve liginde 15 maçta 13 galibiyet 2 beraberlikle Partizan'a 7 puan fark attığının altını çizelim…
Stankovic'ten takımı teslim alan Milos Milosevic'in kontra arayışına Gbamin ve Bartra da yardımcı oldu. Üçüncü bölgede topu kolay kaybeden Gbamin, Bukari'nin kanattaki ortasında yetersiz kalan Eren ve Pesic'in son vuruş koşusunda gerisindeki rakibi kaçıran Bartra… Deplasmanda 3 maç kaybedince son hafta ipleri elinde tutamıyorsunuz. Hayat varsa umut vardır…