Bir futbol takımının bütün hafta gündeminde başkan ve yöneticiler varsa, maç günü bile futbolculardan rol çalıyorlarsa işi zordur. Eğer bu takım 5 haftadır kazanamayan ve 8 maçta 22 puan toplayan Başakşehir karşısına çıkacak Galatasaray ise işi daha zordur. Biri "istifa etmedim" diyen iki yönetici, "hayır sen istifa ettin" diye yerine yönetici atayıp, adını resmi siteden sildiren ve takımının oynadığı futbolun sorgulanmadığı haftalarda olağanüstü toplantılar düzenleyen bir başkan. "Danışman değilim" diyen bir akademisyen, danışılmıyorsa yönetim katının koridorlarında onunla neden karşı karşıya geldiği anlaşılmayan bir yönetici… CEO olarak atandığı kulüpte hangi spor yönetimi tecrübesiyle bu göreve getirildiği belli olmayan ve Londra'da ikamet eden bir profesyonel… Bütün bunlar Visca, Okaka, Berkay'dan büyük tehditti Galatasaray için… Öyle de oldu.
Ligin en fazla topa sahip olan takımını Lazio, Marsilya gibi oynatırsa sıkıntı yaşayacağını biliyordu. Topu Galatasaray'a bırakacak ve takımı derinde isabetli paslarla rakip kaleye gidecekti. Ev sahibinin 15 dakikayı geçmeyeceği belli olan presinin ardından da golü buldular. Marcao'ya pas atmak dışında bir meziyeti olmayan Berkan, ilk yarıda sorumluluk almayan Cicaldau, Hasan Ali'ye bile üstünlük sağlayamayan Morutan ve iki net pozisyonu harcayan Diagne… 4 değişiklik birden yapmak oyunu okumak değil, paniğin ta kendisidir. Başakşehir, ikinci yarıyı kötü oynadı, pozisyonları bitiremediler ve beraberlik golüyle cezalandırıldılar… Son 6 günde Rezan Epözdemir'in adının Kerem'den daha fazla medyada yer aldığı bir takım kazanmayı hak etmedi, beraberliği hak eden ise haftalardır bu futbol kaosuna rağmen takımlarını destekleyen G.Saray taraftarıdır…