Futbol hesabı kitabı çok ama ters köşesi de bol bir oyun. Dün Muslera'nın klasikleşen hatalarından birinde Lokomotiv'in kaçırdığı pozisyonun dönüşünde o dakikaya kadar sahada hayalet gibi dolanan ve takımının mücadelesini izleyen Halil bir ikili mücadelede ayakta kalmayı başarıp Galatasaray'ın golünü başlatan adam oldu. İlk üç maçta gol yemeyen, Moskova'da kalesine isabetli şut bile attırmayan Galatasaray karşısında doğrusu Ruslar evlerindeki oyunlarının çok üstüne çıktılar. 90 dakika boyunca ne çaldığını bilmeyen bir hakeme biraz çirkefliklerini de katarak ve vakit geçirerek 1 puan peşinde koştular. Ne işlerine yarayacaksa! Galatasaray maça coşkulu ve önde basarak başladı ama kaptıkları topları o coşkunun telaşında yitirdiklerinden ilk yarıda 1-2 dişe dokunur pozisyon dışında sadece Feghouli'nin golü geldi. İkinci yarıda Ruslar orta sahada dişlerini gösterdiler. 1 saat geride kaldığında Galatasaray santrfor değişikliğine gitmeliydi. Bu seviyede bir takımın santrforu kaleyi gördü mü vurur. Eveleyip gevelediğinizde iki puanı çöpe atarsınız. Kerem ve Berkan başta olmak üzere çok iyi mücadele eden, Marcao ve Nelsson ile yine sağlam duran ama Beşiktaş derbisinde olduğu gibi yine arka direkte gol yiyip, tabelayı 1'den öteye götüremeyen bir Galatasaray izledik. Bu takımın geleceği var. Bir Terim takımı olmaları için de zamana ihtiyacı var. Şimdilik bazı nüanslarda kayboluyorlar ama taraftarların sempatisini kazanmayı başardılar. Dün gece üç puan alsalar arkalarına bile bakmayacaklardı. Şimdi bu savunma performansını Marsilya ve Lazio maçlarına da taşıyıp hücumda artık Halil'siz bir Galatasaray 11'i düşünmek zorundalar.