30 kişilik bir kalabalığın arasındayım, 50 metreden biri selam veriyor, elbette görmüyorum.
Selamı veren yanıma gelip "Hayırdır selamımı neden almadın?" diyor.
İnsaf deriz değil mi? Dün akşam Beşiktaş'ın özellikle ilk yarıdaki oyunu buydu. Uzaktan selam veren o adam gibi 20 orta. Bugünün futbolunda artık demode olmuş bir hücum planıdır bu. Kapanan rakibe karşı sıfıra in, kör orta yap, sekerse santrforun topa vursun. Ceza sahası ön çizgisini hayali olarak taç çizgisine kadar uzatın, işte geride aut çizgisiyle biten o iki alan artık futbolun atıl alanı.
Quaresma ve Lens çizgi dibinden zorlayacak ve 45 dakikada 3 direk arasına sadece bir isabetli şut atacaksınız.
Dorukhan-Medel orta sahasının hücumdaki verimsizliğini telafi edecek olan adam Ljajic'ti. İlk yarıda Burak'a tek derin top atabildi ve son çeyreğe kadar kayboldu gitti. Mehmet Özdilek hangi takımı çalıştırsa o takımın ayakları yere sağlam basar. İkinci yarıda Beşiktaş geriye dönemeyince ilk yarıdakinden çok daha fazla boşluk ve golü buldular. İkiyi de bulabilirlerdi. Burak'a imzası sonrasında sahip çıkan Şenol Güneş'in gol lazımken Burak'ı 60'ta oyundan çıkarması, Mirin'in sakatlığında Atiba tercihi varken Pektemek ile ikinci yarıya başlaması ve Lens'in bu verimsiz oyununa 90 dakika sabretmesi, Beşiktaş'ı dün 3 puanın uzağında tuttu. Gidenler gitti ama Pepe sonrasında oyunun Necip üzerinden kurulması, maç çözen Babel'in klasına yakın adam olmaması sadece bu haftanın problemi olmayacak gibi duruyor. Son satır Egemen'e... 37 yaşında oynamak için sadece çalışmak yetmez.
Onda kocaman da bir yürek var. Onu her gönderen takım o yüreği arıyor hâlâ...