"Şeker gibi gruba düştük" deyip yolun sonunda dağılan, tansiyonu tavan yapan bir takım vardı sahada. Siz üretemezseniz, siz futbolun tek doğrusu olan gole bu kadar uzak olursanız kuradan Barcelona, Manchester City, Juventus çıkmasına gerek yok. Kim çıksa size zaten Barça, City, Juve gibi görünür. Ligde cezalı oyuncuların katkı sağlayacağı bardağın dolu tarafıydı ama Donk, dengede giden ilk yarının sonunda gereksiz darbesiyle golü yedirdi. Sezon başında Gomis'i satıp santrfor almayan, derbiyi meydan kavgasıyla bitiren ve kaos ortamında uzaklaşmak varken, 3 haftadır her gün biraz daha demeç savaşlarında boğulan Galatasaray'ın geride kalan 5 maç sonunda tek doğrusu İstanbul'daki Lokomotiv Moskova maçıydı. Şampiyonlar Ligi'nde bir üst tur, bu seviyedeki kadroların sıkletine fazla gelir.
Avrupa Ligi'nde devam etmek için gerekli bir puanı bile almaktan uzak hücum hattıyla Aslan dün Moskova'da sıkı giyindi ama dondu kaldı sonunda. Bursa maçında 40 dakikada 3 sakat verip berabere kaldığında Dimyat'a (Şampiyonlar Ligi) pirince giderken evdeki (Süper Lig) bulgurdan da olmak var demiştim. O evdeki bulgurdan olmamak için Galatasaray önünde şimdi iki zorlu deplasman var: Beşiktaş derbisi ve Başakşehir. İstanbul'dan 20 derece farklı bir şehirde oynamak, cezalı oyuncuların maç eksiği, çarpıp giren toptaki şansızlık, hepsi bir bahane olabilir ama Şampiyonlar Ligi'nde birinci santrforu Eren Derdiyok olan bir takımın hanesinde 4 puan yazıyorsa öpüp başına koyması lazım. Lokomotiv Moskova'nın vasat futbolla kazandığı bu 90 dakikadan Galatasaray gerekli dersi çıkarmazsa sezonun ikinci yarısı angarya maçlardan öteye gitmez.