Hadi lig maçlarını bir kenara koyalım.. Burası Avrupa, prestiji, önemi, havası başka..
Motivasyonu farklı, bu maçın sonucu Türkiye için önemi ayrı.. Bir gün önce Beşiktaş, Napoli'yi İtalya'da yenmiş.. Şu maça motive olmak için bir sürü nedeniniz var. Manchester United'a karşı Perşembe günü maç yapıyorsunuz, bütün Avrupa sizi izliyor. Rakibe şut dahi attırmadan iki penaltıyla iki gol hediye etmek nedir? Mata o topla dönse ne olur, Kjaer'in hamlesine gerek var mıydı?
Şener niye Martial'i arkasından çekiştiriyor, tam bir komedi.. İşin acı tarafı tam olarak da bu aslında, terlemeden, kendilerini zorlamadan iki şutla, iki penaltıyla 4 atan bir Manchester United..
Futbolda fark yemek var, geçmişte Galatasaray da yedi, Beşiktaş da, Fenerbahçe de.. Mesele rakibe terlemeden maçı hediye etmektir, futbolcular kendilerini burada sorgulamalı..
İşin bir de teknik direktör tarafı var.. Hollandalı teknik adam Advocaat zaten futbolcuları kenara attı çoktan..
Her basın toplantısında "Siz topçu musun.. " diye söylenip duruyor. Yetmiyor, "Benden iyisini bulurlarsa yollasınlar" diyerek postayı koyuyor, herkesin moralini bozuyor.. Bu kadar sakat, eksik varken, saha içi tercihlerine fazla bir şey demek mümkün değil ama ortadaki tablo faciaydı, bunda Advocaat'ın da konuşmalarıyla iyi katkı vermediği ortada..
Fenerbahçe için acı olan şu; kendisine gol pozisyonu hazırlanması gereken Van Persie, takımdaki en teknik oyuncu olduğu için duran topları kullanmak zorunda kalıyor.. Orta sahadaki en ofansif oyuncu, Pereira döneminde 'fazla defansif' diye eleştirilen Souza.. Tablo buyken burada kadrodaki oyunculardan ya da kadronun başındaki hocadan ziyade kadroyu kuranların sorumluluk alması gerekir.. Fenerbahçe bence bu maçı dün akşam değil, Ağustos ayında yaptığı kötü kadro mühendisliğiyle, Nani'yi gönderdiği parayı 10 numara yerine Skrtel'e yatırdığında kaybetmişti.
Bu yüzden mesele Kjaer'den, Şener'den ötede, büyük resimde...