Çok söz söylendi, çok şey yazıldı. Süleyman Seba için yazılan bu satırlara ve sözlere katılmamak mümkün değil. Benim kendisine dair meslek hayatımda iki önemli anım var. İkisini de gazetecilik mesleğim açısından unutamam.
1995 yılında Anadolu Ajansı'nda staj yaparken, gitmiş olduğum bir işin, ertesi gün gazetelerde manşet olabileceğini bilmiyordum.
Beşiktaş Plaza'nın altına ilk defa Beşiktaş ürünlerini satacak bir mağaza açılacaktı. Bu Beşiktaş için çok önemliydi.
Başkan Süleyman Seba, yöneticiler, futbolcular herkes oradaydı.
Bir tek isim yoktu, o da teknik direktör Cristoph Daum. Bir köşede ürünleri incelerken benden başka kimsenin duymadığı bir ortamda Daum'a kızmış olan Seba'nın "Daum nerede? Böyle bir günde hoca burada olmaz mı? Çabuk çağırın" sözlerine tanık olmuştum. Tabii bu durumu hemen ajansa bildirdim.
Sonrasında ertesi gün bu haber birçok gazetenin manşetini süslerken benim için de hem güzel bir anı hem de güzel bir habercilik olmuştu.
O zamanlar Beşiktaş'ın Akaretler'deki kulüp binasında transfer görüşmeleri Süleyman Seba yapardı. Oraya gidip beklerdiniz; akşama kadar gelenler, gidenler...
O KAREYİ HİÇ UNUTMAM
Bütün gün bir transfer trafiği sürer giderdi. Bir hafta sonu da kulüpte nöbeti ben devraldım.
Beşiktaş, o günlerin yıldız ismi Oktay Derelioğlu ile transfer pazarlığı yapıyordu. Oktay kulübe gelmiş, Süleyman Seba kendisini ikna etmişti. Sıra imza törenindeydi. Amatör ve çok ağır çalışan fotoğraf makinemle bu önemli imza törenini çekmeliydim. O zaman için son teknoloji ürünü makinelere karşı benim elimdeki eski makineyle 1-2 çekim şansım vardı. Masanın bir yanından "Başkanım" diye seslendim ve bastığım iki karede o güzel anı yakalamanın mutluluğunu yaşadım. Çünkü hem Seba hem de Oktay tam o sırada bana bakmışlardı. Bu iki güzel anı benim için çok önemlidir.
Seba deyince aklıma gelen bu anılarımı sizlerle paylaşmak istedim. Mekanın cennet olsun büyük başkan, güzel insan...