Dün akşam Trabzon'da yine nabzın yüksek, hakem kararlarının maçın önüne geçtiği ve bol gollü bir maç izledik. Tabi futbol anlamında bana kalırsa yine çok fazla bir şey izleyemedik. Nedeni, acı ama gerçek olan detayda: Toplamda 108 dakika oynanan maçta topun sahada kaldığı süre sadece 40 dakika… Düşünebiliyor musunuz 40 dakika!
Bu gibi gergin ve sert maçlarda oyun kalitesi çok fazla yüksek olmayabiliyor. Bu açıdan oyunu yorumlamak da zorlaşıyor. Ama Şenol Güneş ve Mourinho cephesinden birkaç tespitim oldu.
ŞENOL GÜNEŞ, PRES YAPAN VE TEMASLI OYNAYAN BİR YAPIYLA ÇIKTI
Bu sezon Trabzonspor, Abdullah Avcı ve sonrasında Şenol Güneş'le birlikte ligin en yüksek topa sahip olan takımlarından birisi. Ama bu işe yaramıyor elbette. Çünkü pozisyon üretmekte zorlanan ve gol yollarında etkili olamayan bir takım var karşımızda. Ancak Şenol Güneş de bu zaafın farkında. O da Lundstram-Okay-Ozan orta saha üçlüsüyle bu maçta topa sahip olmak yerine ileride pres yapan, rakibi önde karşılayan, kaptığı toplarla direkt gole giden ve temaslı oynayan bir yapıyla sahaya çıktı. Keza öyle de oldu.
15-45 dakikaları arası Trabzonspor'un topla oynama yüzdesi %44 idi. İlk 20 dakika kaleciye kadar pres yapan, bunda da başarılı olan ve pozisyonlar bulan bir Trabzonspor gördük. Ancak bitiricilikte sorunlar yaşadılar ve ilk yarı gol atamadılar. İkinci yarı da aynı şeyi yapmaya çalışsalar da takımın fizik kalitesi buna biraz engel oldu.
F.BAHÇE GOL YEMEDİĞİ SÜREÇLERİ ATLATINCA OYUNA AĞIRLIĞINI KOYUYOR
Oyuna bir de Fenerbahçe penceresinden bakalım… Bence Mourinho da Trabzonspor'un bu kadar şiddetli pres yapacağını tahmin etmiyordu. Dediğim gibi ilk 20 dakika Fenerbahçe'ye oyun oynatmayan bir Trabzon vardı. Fenerbahçe ise gol yemediği süreçten sonra (özellikle 20. dakikadan sonra) yavaş yavaş oyuna ağırlığını koydu ve enerjisi azalan Trabzonspor karşısında topa daha fazla sahip olmaya başladı. Özellikle de Amrabat'ın pasla takımını çıkarması, F.Bahçe'de oyunun lideri haline gelmesi bunda çok etkili oldu. Amrabat, Lucas Torreira'ya çok büyük rakip artık bu bölgede bence.
MOURINHO TAŞLARI YERİNDEN OYNATIYOR
Mourinho'nun Mert Müldür'ü M. United'a ve Trabzonspor'a karşı sol bekte oynattığını ve toplu oyunda da Szymanski'nin de oyunu genişletmek adına sol kenara geldiğini gördük. Bu aslında Mou'nun özellikle de Ferdi'nin kaybı sonrası sol bek ve sol kenar için bazı hamleler denediğini ve taşları yerinden oynatmaya başladığını söyleyebiliriz. Çünkü Szymanski'nin burada savunma yardımını da göz önünde bulunduruyor Mourinho. Ve ayrıca; belli bir süre süreden sonra Tadic'i solda İrfan Can'ı sağ da oynatmaya başladı. Yani geçen sezon ki yapıyı da deniyor aslında.
YAVAŞ YAVAŞ GEÇTİĞİMİZ SEZONKİ YAPIYA MI GİDİLİYOR?
Trabzonspor maçını kazanan elbette Mourinho'nun ikinci yarıdaki hamleleri oldu. İrfan Can, Dzeko ve Kostic'i sahaya atarak ofansif anlamda biraz daha tehlike yaratacak çift santrforlu bir bölümü oynadı. Zaten ikinci gol Dzeko ile ve üçüncü gol de Kostic'in enfes asistiyle geldi. Tadic'in muazzam pasını da unutmamak gerekiyor. Ancak ben, uzun periyotlu bir sezon için çift forvetli sistemin F.Bahçe'ye çok getirisi olacağını düşünmüyorum.
Bunun yanında M. United maçıyla birlikte oyununu yukarılara çıkarmaya başlayan bir Fenerbahçe izliyoruz. Gol yedikten sonra pes etmeyen, gol için çabalayan ve mücadele eden bir takım kimliği inşa ediliyor. F.Bahçe'nin sancılı süreci yavaş yavaş atlattığını ve oyununun dengeye geldiğini gözlemleyebiliyoruz.
Diğer taraftan Trabzonspor'un Şenol Güneş'le de oyununu ilerletemediğini ve takımın beklentileri hala karşılayamadığını söylemek yanlış olmaz.
BİZ FUTBOL KONUŞMAYA DEVAM EDELİM!
Sonuç olarak; hakem Oğuzhan Çakır ve VAR hakemi Atilla Karaoğlan'ın konuşulduğu ve yine futbolun konuşulmadığı bir gece yaşadık. Hakemleri ne kadar konuşsak da faydası yok zaten. Yıllardır konuşuluyor. Çözülen bir şey var mı? Yok...
Biz futbolu konuşmaya devam edelim!