İlk maçta alınan 2-1'lik skor final yolunda önemli bir adımdı... Araya giren 3 aylık mecburi tatilden sonra karşılaşmalar devam ediyor... Kolay değil; bu kadar aradan sonra fiziksel anlamda istenilen düzeyde olabilmek gerçekten çok zor. Fakat bir başka gerçek var ki Trabzonspor; mücadele gücü, kazanma azmi ve sorumluluk anlayışıyla rakiplerinden bir hayli ileride bir takım. Dün bu gerçeği bir kez daha gördük. Maçın henüz 6. dakikasında Sörloth ile kazanılan golden sonra F.Bahçe topa daha fazla sahip oldu. Fakat topa sahip olduğu bölge ikinci bölgeydi. Üçüncü bölgeye gelindiği zaman Rodrigues ile atak girişimleri oldu. Trabzonspor ise orta alanı savunmaya yakın tutarak alanı kapatmaya çalıştı. Abdulkadir Parmak orta alanda takıma en fazla katkı yapan isimdi. İki kritik pozisyonda kademede başarılıydılar. Yenilen golde ise Parmak hiç gereği yokken kenarda basit bir top kaybı yaptı, Rodrigues-Hasan Ali birlikteliği ile Deniz Türüç golü buldu.
Trabzonspor'un en büyük özelliği, kolay gol üretebilen bir takım. Beraberlik golünden sonra Novak ile girilen iki net pozisyonu var. Bu arada Sörloth'a, Fenerbahçe ceza sahası içinde Serdar'ın yaptığı hareket penaltıydı. İkinci yarı Trabzonspor'un baskı altında kalmasının en büyük nedeni Nwakaeme'nin sakatlanarak oyun dışında kalmasıydı. Çünkü önde top tutan, rakibi eksilten ve top saklama becerisi olan futbolcuydu. Yerine giren Bilal ise tam bir hayal kırıklığı oldu. Abdülkadir Ömür de istenilen düzeyde olmadığı için yalnız kaldı. Ekuban rakibi en fazla zorlayan isimdi. Maçın sonlarında kenardan mükemmel dripling ile getirdiği topta Sörloth ile kazanılan gol Trabzonspor'u iyiden iyiye rahatlattı. İkinci yarıda üçüncü pozisyonu yakalayan Novak ise farkı getiren isim oldu. Gerek lig gerekse kupada başarıyı getiren en büyük etken Trabzonspor'un bir takım bilincine sahip olması. Gerçekten böylesi bir ortamda ortaya koydukları mücadele her türlü övgüye değer.