Mücadele gücü yüksek, tempolu ve coşkulu bir başlangıç yapan taraf Trabzonspor. Rakibe kendi alanında yapılan baskı ve baskı sonucu kazanılan toplarla atak girişimlerinin sıkça yapıldığı bir ilk yarı. Atak girişimlerinin odak noktası ise genellikle sağ kenar ağırlıklıydı. Abdülkadir ve sağ kenara yaklaşan Sosa ile bu iki oyuncunun birlikteliği vardı. Ceza sahası içine kadar gelen toplarda yaşanılan en büyük eksiklik ise Rodallega dışında ceza alanı içinde başka bir oyuncunun bulunmayışı. Sağ kenarın işlerliği kadar sol kenar ise etkisiz ve verimsizdi. Olcay ve Novak ilk yarı boş alanda topla buluştuklarında bile gerekli yeterlilikleri ne yazık ki yoktu. Orta alanda Okay mücadelesi ile rakipten en fazla top kapmanın yanında ileriye çıktığı anlarda da katkı yapan bir isim. Sosa ise geldiği günden bugüne kadar en etkili oyununu oynadı. İlk yarıda kaleci Beto, Trabzonspor'un 4 yüzde yüz gol pozisyonunu engelleyen isim olarak ön plana çıkan oyuncu oldu. Beto ikinci yarıda da tam 5 pozisyonda gole izin vermedi ve Göztepe'yi ayakta tuttu.
İkinci yarı Demba Ba'nın oyuna girmesiyle ilk yarıya göre Trabzonspor yarı alanına daha fazla gelen Göztepe vardı. Olcay'ın yerine Yusuf'un oyuna girdiği anda ise Rıza Çalımbay, Kucka'yı dışarı alıp N'Doye'u da sahaya sürüp Hugo Rodallega'ya yakın oynatsa daha farklı bir görüntü ortaya çıkabilirdi diye düşünüyorum. Hakem Hüseyin Göçek'in iyi bir yönetim gösterdiği söylenemez. Özellikle maçın ikinci yarısında Rodallega'ya ceza alanı içinde yapılan harekete nasıl penaltı çalınmaz anlaşılır gibi değil. Coşkulu, mücadele gücü yüksek bir Trabzonspor gerçeğinden söz etmek olası. Bu oyunun hakkı üç puan olmalıydı. Ama Trabzonspor adına üzücü olan en önemli konu ise Yusuf'a oyuna girdikten sonra yaptığı en basit top kaybında bile gelen taraftar tepkisiydi. Altyapıdan çıkan böyle bir yeteneğe bu tepkiyi anlamak inanın mümkün değil. Bu da bir kez daha gösterdi ki Trabzon'un kurdu kendisi...