Estonya, beklendiği gibi oyunu yarı alanında kabul etti. Rakipten kaptıkları toplar ve savunmanın arkasına attıkları uzun paslarla pozisyon yakalamayı hedefleyen takım görüntüsündeydiler. 15. dakikaya belirli bir üstünlüğümüz yoktu. Burak'la girdiğimiz gol pozisyonunu bir kenara bırakırsak Estonya'nın biri Tolga'nın hatasından olmak üzere diğeri ise savunmamızın göbeğindeki hatadan doğan rakip oyuncunun ceza alanında düştüğü ve Estonyalıların penaltı beklediği pozisyon var.
Estonya'nın 10 kişi kalmasının ardından oyunda üstünlüğü ele alan Milli Takımımız, rakip alanda daha fazla görünmeye başladı. Estonya doğaldır ki 10 kişi kaldıktan sonra sahasına daha fazla gömüldü ve sadece direnmeye çalıştı. Emre'nin attığı gole kadarki sürede kenarlara oyunu taşıyarak rakibin savunma dengesini bozacak kanat hücum girişimleri yerine daha çok orta bölümden atak girişimlerinde bulunduk. Emre ilk yarıda rakip atağa çıkarken top kapan, adam eksilten ve rakipten dönen topları alarak atak girişimlerini başlatan en iyi oyuncumuzdu.
İkinci yarı ise oyun tek taraflı oynandı. Milli Takım tempoyu artırdığı sürede daha fazla gol pozisyonu üretmeye çalıştı. Bunun sonucunda Umut'la ikinci golü bulduk. Golün ardından oyuncu değişiklikleri sonrası 4-3-3'e döndük. Selçuk orta sahanın sağına Arda ise sol kenara geldi. Arda şu anda playmaker gibi, ama kenarda driplingleriyle Milli Takım'a daha fazla katkı yapar. Orta sahada Emre, Mehmet Topal ve Selçuk üçlüsü oyunda olumlu görüntüler verdiler.
Bu maç Estonya üst düzey takım olmamasına rağmen moral motivasyonumuzu üst düzeye çıkarmak ve oyuncuların özgüvenlerini kazanması açısından çok önemliydi. Çünkü yeni bir Milli Takım ve bunun zorlukları var. Gün geçtikçe takım olma yolunda olan Milli Takım'da bundan sonraki maçlarda daha olumlu görüntüler ortaya çıkacaktır.