"Çocuklar inanın, inanın çocuklar.
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler. Motorları maviliklere süreceğiz, şampiyonluk şarkıları söyleyeceğiz..."
Şenol Güneş'in yeşil zemine ayak basmasıyla birlikte maç boyunca tribünlerde bu mısraların etrafında ete kemiğe bürünmüş umut tezahüratları yükseldi. Uzun süredir duyulmayan, görülmeyen bu umut ışığı Beşiktaş'a yeniden doğan Güneş'in ışığıydı... Gelişiyle camia ve taraftar üzerindeki karabulutları dağıtan Şenol Güneş saha içinde de keskin dokunuşlar yaptı. Sistemi 4-3-3'e döndürdü. Oyunun ağırlık noktasını yeniden orta sahaya verdi. Şenol hoca, kaleyi unutulmuş Mert Günok'a teslim ederken hiç 11 yüzü görmemiş Cenk Tosun'a hem formayı hem de takımın liderliğini verdi. Cenk'in penaltıdan duran topa, her alana ayak bastığı görüldü. İsabetli de oldu. Her duran topun başına geçen ve hiçbir sonuç üretemeyen Masuaku'yu görmekten sıkılmıştık. N'Koudou ve kanatta verimli olamayan Muleka'yı kesip Tottenham'dan kanat performansıyla da tanıdığımız Dele Alli'yi ve Cenk Tosun'u kanatlara alarak yeni bir başlangıç yaptı. İkinci golde Cenk'in muhteşem pası, Weghorst'un tek vuruşluk klas golü bir şeyi hatırlattı.
Güneş; Cenk, Dele Alli ve Weghorst üçlüsünü milli takımların değişilmez oyuncusu yapar.
Beşiktaş, Şenol Güneş'in yönetiminde sahada 2 gol, 1 asistle Cenk Tosun liderliğinde yeni ufuklara ve umutlara kanat açtı