Beşiktaş birkaç haftadır Şampiyonlar Ligi mücadelesinde pes etmiş gibi oynuyor. Kaç maçtır futbolcular ciddiyetten uzak, hedeften ve sorumluluktan yoksun bir görüntü veriyor. Bunu düzeltmesi gereken üç unsur vardı.
1- BİLİC: Çözümü futbolculara yatırım yapmakta ve onları insancıl yaklaşmakta buldu. Ancak sadece "İyi mücadele ettiler, teşekkür ediyorum" gibi ağdalı sözlerle sırtlarını sıvazladığı futbolculardan SEVGİ görürken, yeteri kadar SAYGI görmediği görüldü. Oyuncular sevdikleri Bilic'i otorite kabul edip saysalardı F.Bahçe maçından sonra soyunma odasında verdikleri sözü yemez, onun ricasını kırmaz o gece kulübü senin bu gece kulübü benim diye dolaşmazlardı. Dün Sivas karşısında da oyuncuların gol yedikleri 55. dakikaya kadar sahadaki isteksiz, etkisiz ve vasat görüntüleri son haftalarda yaşananların özetiydi.
2- ÖNDER ÖZEN: Meslek hayatımda sahada hocasını yarı yolda bırakan futbolcuları ibretle izledim. Disiplinsizlik yapan çok futbolcu gördüm. Ama ilk kez elindeki bu kadar güce ve otoriteye rağmen oyuna giremeyerek taca çıkan futbol direktörü görüyorum. Şaşkınlık hatta üzüntü içinde bu çaresizliğini izliyorum.
3- YÖNETİM: Yönetim "Sorumluluk ve yetki verdik" yaklaşımıyla sıkıntılı gidişe müdahale etmemeyi tercih etti. Futbolcuların gece hayatını ve ölümüne sıkılan kurşunların gündemini değiştirmek için son bir hamle yaptı. Ancak gündemi değiştirmeye takımı rahatlatmaya yönelik attığı kurşun kendini vurdu. Özetle, F.Bahçe'nin kutlama derdi, Beşiktaş'ı gerdi... Sivas'ı akıllı ve istekli oyunundan dolayı tebrik etmek lazım. Beşiktaş'ı 55'te Utaka'nın golüne kadar uyutmayı başardılar. Korcan'ın maçın başında sakatlanıp yerini Nihat'a bırakmasına rağmen Beşiktaşlı oyuncular kaleye şut atmayı bir kenara bırakın ceza alanı etrafında dolanıp durdular. Son 35 dakika Siyah-Beyazlı oyuncular Şampiyonlar Ligi'nin ellerinden kaydığını ve futbol oynamayı hatırladı. Ancak ilk golü bulduktan sonra kontratağa dönen Sivas futbol stratejisinin acı gerçeğini Beşiktaş'a 3-0'la acı hatırlattı.
Bu acı; Siyah- Beyazlı futbolculara bir şey öğretir mi? Zor gözüküyor. Önder Özen'e, Slaven Biliç'e gerçek saygıyı duymayı hatırlatır mı? Bilemiyorum.
Ama bildiğim otoritenin eksik olduğu yerde kaos vardır, başarısızlık vardır.