"Postacı kapıyı iki kez çalar" derler. Donk'un kural hatasına dönüşen kural dışı hareketi işin içine girince Beşiktaş Kasımpaşa'nın kapısını iki kez çaldı. "Tekrar edilsin-edilmesin, yetmez hükmen galip ilan edilsin" tartışmalarının iki takım futbolcularına 'er meydanı havasında' normalin üstünde ağırlık yüklediğini peşinen itiraf edelim.
Esame listeleri elimize geçtiğinde gözlerimiz bu kadar fırtınanın kopmasının sorumlusu Donk'u aradı. İzlemekten keyif aldığım Babel, Scarione ve Beşiktaş altyapısından bu yana maçlarını izlediğim Adem Büyük dün beklentilerin gerisinde kaldı. Son haftalardaki düşüşlerinin tesadüf olmadığını özellikle 43 dakika 10 kişi oynayan Beşiktaş karşısında belirgin olarak gösterdiler. Beşiktaş'a geldiği günden bu yana Veli'nin bu takım için ne kadar değerli olduğunun altını çiziyorum. Hatta bazı dostlarım bile "Biliç, Veli'ye hayran.
Listeyi yazarken önce Tolga'yı sonra Veli'yi yazıyor" sözlerime şaşırıp kaldıklarını her hatırladığımda istikrar abidesi bu futbolcuya haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Bir futbolcunun başarılı olduğunu görmek için asist yapması, gol atması gerekmiyor. Veli dün ilk golün atağını başlatmasa, o golü atmasa da Beşiktaş için çok değerli oyuncu. Sorunsuz, kaprissiz, savaşçı ve verimli... Veli'nin yanına Olcay'ı da katalım... Artık Tolga-Veli-Olcay çizgisinde Beşiktaş'ın omurgasını oluşturması gerektiğinin farkına varalım. Beşiktaş'ta izleme komitesi başkanı Fikret Demirer'in önerdiği, Önder Özen'in onay verdiği Franco'nun oynadıkça güzelleştiğinin de altını çizelim. Kasımpaşa galibiyetine ve taraftarın 3-0'ı bulduktan sonra "Haftaya bir daha oynayalım!" esprisinde bakmayalım, ancak galibiyeti "ŞAMPİYONLUK yarışında BİZ DE VARIZ" diye yapılan bir haykırış olarak algılayalım.