Maçın geneli için şunu söyleyebilirim; İzlanda anladı ki 'sabaha kadar biz yenilmeyiz.' Biz ekranların başında, hatta hoca kulübede oyuncular da sahada kazanmamızın mümkün olmadığını düşündü. İlk 15 dakika dışında ortada giden bir maç oldu. Volkan Şen ile Yasin topları getirdi. 3-4 şut imkanı verdik, Ömer'e çarptı gol oldu. Golü yiyince bizim takım hemen demoralize oldu. Moral olarak düştü. Çok kırılgan bir takımız ama içeride böyle değiliz. İzlanda'nın iki stoperini getir, 'bunları nereden buldunuz' deriz ama organizasyonları çok iyi. Herkes oynayacağı yeri biliyor. Sistem tıkır tıkır işliyor.
Hakemlik bir şey olmadı, tatsız-tutsuz bir maçtı. En kötü oyunumuzu oynadık. Bir takım doğrudan gideceği için 7'şer puan yapanları yakalayamayabiliriz. Şansımız devam edecektir çünkü güçlü takımlarla oynadık. Ama mutlaka hocanın da Kasım'dan sonra Mart'a kadar (ciddi bir ara var) o arada proje ve takımın iskeletini kurup, uzun vadeli hareket etmesi gerek.
İzlanda dünya sıralamasında bizden geride olmasına rağmen 4-4-2'yi uyguluyor. O kadar birbirlerine alışıklar ki, rahat oynuyorlar, oyunu yönlendiriyorlar. Dönüşlerde kontra yemeyelim diye faul yapan, bir sistem takımı. Sürekli aynı sistemle oynamıyoruz biz. Ama bundan sonra artı ya da eksi yönde elenen oyuncular oldu. Emre Mor'u santrfor gibi oynattı. Hocada deneme yanılma uygulaması uzun sürüyor. 11 Haziran'a kadar kazanabileceği 3 maç var. Kosova ve Finlandiya'yı yendiği takdirde eli rahatlayacak. Ukrayna maçına çift santrforla başladık ama çok değil 3 gün sonra sıfır santrforlu sisteme döndük. Oyun içinde sistem değişebilir ama bir iskeletiniz ve sisteminizin olması gerek.
Hırvatistan, Ukrayna ve İzlanda maçının tamamına baktığımızda skorlar önemli değil... Bu maçlardan ciddi dersler çıkması gerek. Sistem ve oyuncularla ilgili kararların verilmesi gerek. Bu forvetle Dünya Kupası'na gidilmez. Kosova'yı yeneriz, zorlansak da yeneriz, Finlandiya'yı zorlansak da yeneriz ama çok da güvenmemek gerek.