G.Saray'ın üç tane önemli oyuncusu yok: Melo, Sneijder ve Chedjou… Maça yerli ağırlıklı çıkmışken onlar da "Biz onlarsız da kazanırız" hissiyle diri de başladılar. İlk yarıda Emre'yle gelen gol de var. Burak'tan çok zor bekleyeceğimiz ayak dışı bir ara pasıyla gol geldi. Bu golden sonra bir şey oldu, uzunca bir süre kaleci Ramazan'ı neredeyse hiç görmedim. Galatasaraylılar "Maç geliyor, 1-0'a kilitledik" dediler. Gençlerbirliği takımı uyuttu G.Saray'ı aslında. 1-0'ın üstü gelmeyecek, o belliydi. Bu skor Galatasaraylı oyuncuları olduğu kadar Hamza hocayı da kandırdı. Çok başarılı gidiyor ama büyük takım uyuşuk tempoda 'nasılsa maç bizde' hissine kapılırsa sıkıntı yaşar.
Tabii ki bu zeminde oynamak zor… Zeminin altı çamur… Pas, şut ve ortada topa vururken güçlük yaşarsın. Saha şartları iki takım için de dezavantajdı.
Yasin gelip giden bir oyuncu düşüncesiyle kenardan geldi. Ne oldu golü yedikten sonra, bu kez hücum yapmak gerekti. Gençler 1-1'i yakaladıktan sonra aynı psikolojiye girdi. Onların o lüksü var ama G.Saray'ın yok. Bu hücum yapılarak kazanılacak maçtı. Hamza hoca bu tempoya mahkum olmayı düşünemez. Gerekirse orada Yasin'i değil, Bruma'yı, 2-0'ı düşüneceksin. Birinci bölgede al gülüm, ver gülüm yaparken Gençlerbirliği sabırla deniyordu.
Golde Berat, Selçuk'u geçti, Selçuk orada hata yaptı. Çizgiye değil, içe yönlendirmeliydi. Orada Hakan da kayınca Semih'in ceza sahası içindeki Stancu'yu alması gerekiyordu, geç kaldı. Goller dahil en net pozisyon 90+1'deki Burak'ın pozisyonuydu. Göğsüne alabilirdi, daha sert vurabilirdi. Burak'ın pozisyonu kendisinin fazla hoşuna gitti. Alex gibi oynamaya çalıştı. Forvet arkasındayken Telles'in ortalarında da girmeliydi. Sadece son bölümde girdi.
Oyunun özeti şu, Hamza hocanın "1-0'a kilitledim" düşüncesi maçın kaderini çizdi. Vasat bir maçtı, iki taraf da birer puanı hak etti.