Bu tür maçları oynamak hiç kolay değil. Övgüler yağdırırken de eleştirirken de mesafeli olacaksın. Ama işin aslı bu maçları rahat kazanıp, geride bırakmak. Andorra takımı skor 0-0 iken de 1-0 gerideyken de ve hatta 2-0 mağlup durumdayken bile aynı oynayan bir ekip. Yani onlar oyunu hep 0-0 gibi oynuyorlar. 2-0 geriye düşmeyi bile dezavantaj olarak görmeden, iyi sonuçmuş gibi oynuyorlar. Maç boyunca bir tane pozisyon verdik. O da defanstan topla çıkarken, çabuk bir pozisyondu. Ama kalesini zamanında terkeden Onur açıyı iyi kapattı, Andorralı oyuncu da topu üstten dışarı gönderdi. Bir de taç olursa ceza alanına doğru uzun kullanacaklar ki, uzun boylu kaptanları ile belki gol atarız diye düşünüyorlar.
Bizim adımıza ilk golü bulmak önemliydi. Konsantrasyonun zor olduğu şartlar vardı. Buna rağmen oyuncular maça arzulu başladı ama hücumda üretemiyorduk bir türlü. Belli ki duran bir toptan öne geçecektik. Burak ile uygun bir yerden frikik kazandık. O da akıllı vurarak, yani kaleciyi aldatarak golü attı. İlk yarının uzatma dakikalarında da Arda'nın kendi yarattığı pozisyonda topu düşe kalka Burak ile buluşturup, attırdığı gol vardı. Bu gol de bizi artık Macaristan maçına götürdü.
İkinci yarıda da aslında ilk yarıya benzer görüntüler vardı. Az da olsa pozisyonlar bulduk. Ama tekrar söylüyorum; bu tür maçlarda iyi oynadık, kötü oynadık yorumlarını futbola haksızlık olarak değerlendiriyorum. Ama oyun içerisinde öne çıkan isimler var mıydı? Evet...Selçuk ve zaman zaman da Arda..Ama Selçuk karşılaşmanın 1. dakikasından son saniyesine kadar hem hazırlık paslarında, hem ileride baskıda hem de skorda önemli bir etkendi. Maçın sonlarına doğru da Abdullah hoca tecrübe kazansın diye Olcay'ı, Alper'i ve Kerim'i oyuna aldı. Açıkçası zaten kurallar çekildiğinde 6 puanı cebinize koyduğunuz bir takım ile oynuyorsunuz ve final maçına kazasız belasız, en azından sağlıklı bir şekilde dönmek açısından önemli bir galibiyetti.