Açıkçası AEL Limassol takımını çok iyi tanımıyorduk. Kağıt üzerinde Fenerbahçe favori olarak gözüküyordu.
Fenerbahçe'nin çıkan kadrosu Aykut Kocaman'ın rakibi bizim gördüğümüz gibi görmediğini gösteriyordu.
Oyunun başından sonuna kadar orta sahada Selçuk-Topal-Cristian'ı hep tuttu. Bu üçlü başladı ve bitirdi. Aslında bu kadro daha güçlü bir rakibe karşı deplasman kadrosuydu.
İlk 15 dakika oyunun kontrolu Fenerbahçe'deydi. Ama 15'inci dakikadan 60'ıncı dakikaya kadar da bizim beklemediğimiz; Aykut Hoca'nın beklediği çabuk bir rakip çıktı karşımıza... Kaliteli değil, ama çabuk oynamayı düşünen ve çabuk oyunculardan kurulu bir takım... 60'ıncı dakikaya kadar da 4-5 tane pozisyon buldular. Üçünü Volkan çok iyi çıkardı. 60. dakikadan sonra Fenerbahçe'nin fizik kalitesi ağır bastı. Kuyt'ın kaçırdığı pozisyondan sonra hücum güveni geldi Fenerbahçe'nin...Önce Egemen ile golü buldu. Sonra Egemen ile yine bir pozisyon daha... Oyunun hakimiyeti Fenerbahçe'ye geçmişti. Bu, güven getirirken dalgınlıkla 86'da net bir pozisyona daha girdi Limassol... Bursa maçının benzeri Volkan yine ayakta kaldı ve çıkardı.
Fenerbahçe takımı dün iyi top oynamadı. Üretken olma ihtimali de bu kadro yapısıyla zordu. Uzaktan şut ve duran top dışında sanki tabelayı değiştiremeyecek bir kadro vardı sahada... Öyle de oldu zaten.
Fenerbahçe'de fizik güce çok iyi puan veririm. Ama oyun kalitesi için aynı şeyi söyleyemem; düşük... Fakat bir gerçek var ki, Avrupa Ligi'nde oynarken takım savunması için orta sahanın canlı oyunculardan kurulu olması ve pas yüzdenizin yüksek olması lazım. İlki vardı. İkincisinde, yani pas yüzdesi için çok kritik top kayıpları oldu; hem de hazırlık paslarında...
Birkaç haftadır "Aykut Hoca, Krasiç ile niye başlamıyor?" diye düşünüyordum. Dün oyuna girdikten sonra bu sorumun yanıtını sahada gördüm.
Hakem mükemmel bir maç yönetti.