Maç tan önce eskiden Fenerbahçe ve Milli Takımımız'ı çalıştıran Meszöly'i televizyonda izledim. "Macar futbolu için bir milat maçı" dedi. Aynen cümlesi bu. Deplasmanda aldıkları Estonya galibiyetinden sonra ikincilik için en ciddi rakip olarak Romanya ve Türkiye'yi gördükleri için dün galip gelerek şanslarını yükseltmenin ötesinde ülke futbolunun güvenini arttırmak istiyorlardı belli ki...
Bizim de iskelet kadronun en önemli oyuncularından yoksun olduğumuz halde "Ya herro ya merro" olarak gördüğümüz bir maçtı. Maç temposu olarak iki takımın da yüksek konsantasyonları sebebiyle kesinlikle düşüş göstermeyecekleri belliydi. Öyle de oldu. Bir de psikolojik etkenlerin ön palan çıkacağı bir maçtı.
Bazen öne geçmek zarar verebilir. Çok nadir kullanırım bu cümleyi ben... Üstelik gole kadar gerçekten de iyi top oynuyorduk. Maç hep bizim lehimize gidiyordu. Sahadaki görüntüden insanların aklında oluşan fikir ve tablo şuydu: "Budapeşte'de bir puan az olur."
Attığımız gol tokat etkisi yarattı Macarlar'da... Ve üzerimize çullandılar. Bir buçuk dakika ceza sahası civarında ilk kez baskı kurduklarında sahanın ıslak olması ve Macar oyuncunun topsuz koşu yapması Volkan'ı da yanılttı; golü yedik. Hani başta dedik ya psikolojik etkenler diye; işte burada bu faktör devreye girdi. Bizim moral motivasyonumuz düşerken Macarlar'ın arttı.3-1'e kadar Macarlar, 3-1'den sonra şuursuz bizim baskımız, Nuri'ye yapılan verilmeyen bir penaltı, Aydın'ın kaçırdığı bir pozisyon ve mağlubiyet...
Ama attığımız gole kadar olan oyunla, golden sonraki oyuna baktığımızda psikolojik olarak rakipten geride olduğumuz gözüktü. Zaten çok eksiğimiz de vardı. Mecburiyetten dün oynayan futbolcuların en az yarısı kendi takımlarında oynamıyor zaten... Milli maç deneyimleri de az... Dolayısıyla psikolojik savaşta ev sahibi kazançlı çıktı.