Fenerbahçe, üst düzey bir ligin lideriyle oynadı. Fizik ve taktik kalitesi yüksek, lige de iyi başladıkları için son derece güvenlilerdi. Yani uzun süredir maç kazandıkları için geriye de düşseler yüksek güvenle g e r i y e dönüş yapabilecek bir takım Marsilya. Kora kor bir maç oldu. Özellikle 2-0'a kadar Fenerbahçe hem savunmada hem hücumda tam bir Avrupa Kupası maçı oynadı. İlk yarıda tam seyirci Caner'e isyan ederken Caner muhteşem bir gol attı. Hasan Ali kendi sahasından getirip başlattığı akında asisti de yapan isim oldu ve Caner sıfıra yakın yerden golü buldu.
Yine eleştirilen Bekir, ilk yarının son dakikalarında muhteşem bir hareket yaparak takımının devreyi önde tamamlamasını sağladı.
Önce çıkmak istedi...
İkinci yarı iyi oynadı Fenerbahçe. Mehmet'in nefis pasıyla (orta değil) ve klasik Alex koşusuyla ikinci golü buldular. İşte o anda yazının başlığı olan Meireles problemi başladı. Meireles, Aykut Kocaman ve kurmaylarının kafalarını öyle bir karıştırdı ki... (Tabi ki oyuncu değişiklikleri beraberliğin sadece sebebi değildir) "Oyundan çıkayım" dedi, sonra Baroni girmek üzereyken "Oyunda kalayım" dedi ve Alex çıktı. Alex de moralliydi. Doğru yerlerde toplar alarak oyunu tutuyordu. Daha sonra yine bir değişiklik istedi Meireles, son anda yine vazgeçti.
Saha içi dengeyi bozdu
Bu kez Moussa Sow çıktı ve Henri Bienvenü oyuna girdi. Yani Meireles'in kulübeye git gelleri açıkçası takımın saha içi dengesini bozdu.
O oyuncu değişikliklerinden sonra 2-2'ye yakalanmak özellikle Alex- Aykut polemiğinde Kocaman için taraftar gözünde gerçek bir dezavantaj oldu.
Bu Marsilya iyi takım, beraberlik maçtan önce kötü değil. Ama maç 2-0'a gittiği için kötü oldu. Hakem İvan Bebek de çok kötü bir maç yönetti.