Böyle bir maça yakışan bir atmosfer yaratıldı Kadıköy'de… Bu sezon büyük rakiplerine karşı hiç kazanamadı Fenerbahçe. Tribünleri dolduranlara borcu vardı oyuncuların. Şampiyonluk yarışında kazanmak zorunda olmaları bir tarafa, sezona böyle bir sonuç koymaları gerekiyordu. Ve; gereken yapıldı… Arda Güler'i devreye soktukları anda da golü buldular. 11. dakikada öne geçip, sonrasında rakibi koşturmak ve pusuya yatmak.
Trabzonspor özellikle baskıyı çok iyi yaptı. Topu ayağına alan yüzünü kaleye dönemiyor, dönmek istese üç kişiyi karşısında görüyordu. Sonuç; peş peşe pas hataları, top kayıpları…
Peki bu durumu Trabzonspor kullanabildi mi? Hayır… 60'dan sonraki, yapılması sanki gerekliymiş gibi değişikler ile denge değişti. 3-0'ı yeterli gördü girenler. Kontrolü rakibe verdiler. Tempodaki frenleme, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan Trabzonspor'a da "davetiye" çıkardı.
Maçın kırılma anı ikinci Fenerbahçe golü. Zajc'ın "üçlü" sıkıştırmadan çıkmasıyla birlikte bir anda savunmayı da devreden çıkardılar. Peres son anda vurdu topa ve Trabzonspor'un umutlarını bitirdi.
Sonrasında pas oyunu başladı. Fenerbahçeli oyuncuların gözü Valencia'ya dikildi. Golcülerini aramaya başladılar her fırsatta. Üçüncü gol öncesinde Batshuayi'nin topa hamle yapmaması, inisiyatifi arkadaşına bırakması ve Valencia'nın vuruş açısını oluşturmasını sabırla beklediler. Bir de İrfan Can Eğribayat var. Rakibe verdi, kurtardı… Son dakikalarda Trezeguet'in müthiş şutunu da kurtardı. Normalde ıslıklanacakken, tribünlerin "Olur böyle şeyler" alkışlarıyla karşılandı. Bunun değerini bilsin, sevdiler onu.