Jorge Jesus her maç bizlere yeni bir mesaj veriyor. Hani, yapay zekaya doneleri verip, "Bana bir resim yap" diyorlar ya, Portekizli "Kurt" da her karşılaşmada geleceğin resmi için bir renk ortaya atıyor. Kanatları kullanmak, direkt oynamaya çalışmak, orta sahayı sadece top rakipteyken kullanmak, üçlü veya beşli veya dörtlü oynamak… Bildiklerini zamana yaymadan, maç maç deniyor takımın üstünde. Dün de ilk 45'te stoperlerin ceza sahasına yaklaştığını, pas veya şut seçeneği olduklarını gördük. Eğer yanlış hatırlamıyorsam, korner organizasyonundan da ilk gollerini attılar.
Sakatlık arası verip, "Biz de buradayız" dedi; İrfan Can Kahveci ile Mert Hakan… İrfan'ın soldan uzak köşeye deneyip, yapamadığını, Mert Hakan sağ çaprazdan skora yazdı. Kopya gollerin peşine düşmüş, iki önemli silah…
Lemos, Tabakovic karşısında zorlanırken, Peres defansif-ofansif bir stoperin neler yapabileceğini gösteriyordu. Yine de Crespo-İsmail merkezinin top rakibe geçtikten sonra aldıkları pozisyon ve yardımlaşmaları bu güzel gecenin anahtar performansı… Sert rotasyonlara rağmen, girençıkanın birbirini aratmadığı, oynadıkları oyundan zevk alan ve birbirlerine destek olan bir takım oluşturdu Jesus. Her oyuncunun birbirine saygısı var. Sahada arkadaşının hatasını kapatmak için koşuyorlar. Kazanmanın formülü, esasından bu kimyada…
Bir de hem Trabzonspor hem de dünkü maçı yöneten hakemlerin faul vermeden devam ettirdikleri pozisyonlara bakalım. Kendilerini hemen bırakıp, hakeme bakanlar hep "bizimkiler" oldu. Umarım Sabri Çelik de hakemlerine bu oyunun yere düşerek oynanmadığını hatırlatır.