Birden bire kendisini ligin finalinde buldu Fenerbahçe. Bunu anlamayan tek kişi, kenarda takımı yönetsin diye oturttukları Vitor Pereira'ydı. Derbiyi kazandıran 4-3-3'e "kurtarıcı" gibi sarılıp, yine tüm taşların yeri ile oynadı. Oynatmadıkları, oynattıklarından daha çok tartışılıyorsa, bir değil birçok yerde sorun var demektir. İstediğiniz sistem ile oynayın, bir takımı yönetecek yer orta sahası. Bu yüzden Gustavo, Sosa ve İrfan var. Üç günde bir maç periyodunda hep "yorgunluk" bahanesi varsa bir teknik adamın, ligin kendi dinamiklerinden de haberi yok demektir. Ne yazık ki Fenerbahçe böylesine "yetersiz" analiz kabiliyetinin eseri olarak önümüze çıkıyor. Devre bittiğinde yüzde 63 top Fenerbahçe'de kalmış, kaleye sadece bir şut çekebilmişler. Devrenin başında gelen beraberlik golü ikinci şut, ancak maçın ruhunu tekrar Fenerbahçe'ye de getiren an oldu. Müthiş bir hırsla basan, rakibi bozmak için uğraşan ve savunma sırtına yapılan koşuları arayan bir rakipti Göztepe. Yani; rakip analiz edilmiş, bir plan yapılmış ve uygulamaya çalışmışlar. Pereira'nın cephesinde "hesap" neydi? Çok düşünmeyin, öyle bir şey yok. Sadece oyuncu yetenekleri üstüne kurulmuş beklentiler var. O yüzden topu ayaklarına alıyorlar ama ne yapacaklarını bilmiyorlar. Eğer hedefiniz varsa, planınız da olmalı. Yolda revize edip, gerekirse düzeltmeler yapacağınız bir harita. Fenerbahçe ise 'kaybolmuş' durumda. Takımını da rakibini de Türkiye'yi de bilmeyen bir hocası var. Onu hâlâ "yeterli" görüp, bağırıp- çağırıp, problemleri çözeceğini sanan da bir başkan… Puan farkının 12'ye çıkmasından değil, derbi sonrasındaki duruşun, oyun karakterinin 'şampiyonluk' mesajı taşımamasından...