Üç maçtır işler iyi gitmiyor. Ligin en iyi takımlarından biriyle de deplasmanda oynayacaksınız. Rakibinizin (Beşiktaş) yenildiği haberi de geliyor soyunma odasına. "Bir şeylerin değişmesi lazım" ama aynı kafa, aynı "yetersizlik" hem sahada var Fenerbahçe adına, hem saha kenarında.
Yenildiği için yazmıyorum bunları. Hatalardan ders çıkarılmaması veya daha iyi olmak adına farklılık getirilmemesidir problem. Duran toptan gol yediğin üçüncü maç oluyor bu. Rakibi incelemediğin gibi, kendi takımını da hazırlamamışsın veya eksiksin. Mesut "sakatım" demiş ama İrfan Can yine kulübede. 41'de oyuna girdi, bir Serdar'a, bir de Valencia'ya net gollük pas verdi. Topun aklı yerine geldi İrfan ile. Müthiş bir frikik golü ekledi hanesine. Pereira'nın yetersizliği ve inadının altını çiziyordu yıldız oyuncu.
Önce Gustavo arka adalesini tuttu. Sonrasında Altay çarpışmanın peşinden gözyaşlarına boğuldu. Valencia sedye ile terk etti sahayı. Bütün şanssızlıkları paratoner gibi üstüne çeken, garip bir maç yaşanıyordu. Sadece geceyi değil, sezonu kaybettirecek ağır darbeler aldılar. Hiç öyle "geniş kadro" falan demeyin, oyuncusunu bilmeyen, nasıl oynayacağına "inatla" karar veren bir teknik direktörleri var.
Fenerbahçe kadrosunun neler yapabileceği, ne tarafının eksik olduğu biliniyor. Takımın kaliteye ihtiyacı var, teknik adam değerlendirmiyor. Fizik olarak 60'dan sonra düşüş başlıyor. Skoru aldığında geriye çekiliyor, alamadıklarında üretemiyorlar. Pereira ve onu seçen yönetim sorumlu bu durumdan. Gidişatı değiştirecek isim de yok işin kötüsü.