Olayların gelişimi son senelerde bir tekrar dalgası. Golü önlemesi gereken stoperlerin, aslında rakibin asistçisi haline gelmesiyle, "kolayı zora çevirme becerisine" sahip Fenerbahçe. Ligde artık rahat maç olmadığının dersini alırken, problemi çözecek golü de buldular. "Bundan sonra yol açık" diye düşünülürken, kaleye şutu olmayan Gençlerbirliği beraberliği sağladı. Kendi kalene gol atarsın ama böylesine ilk defa tanık oluyorum. Sağında-solunda oyuncu yok, bıraksan top yine sende. Tisserand'ın hatalarını konuşurken, Serdar Aziz'in sakarlığı bu düzeyde affedilemez. Böylesine zorlanırken, üstelik merkezi kapatıp size "çile çektiren" bir rakip varken, bütün takım; yeni baştan maça konsantre olacaktı. Olamadılar.
Çünkü oyun temposunun düşmemesi için, pasın hızını yükseltmeleri gerekiyordu. Yapamadılar. Bire birlerde şahsi oynamaları vardı. Halbuki boş alana koşularla, topu istemeleri de gerekiyordu. Bir hafta önceki oyun gücüne güvendiler ama neden hep iç sahada kaybettiklerini iyi analiz etmemişlerdi. Her rakip, Kadıköy'e defans otobüsü ile geldi. Bu oyun profili onları hep zorladı, rakipler hep kontradan geldi.
Göztepe'de Caner, Antalya'da Tisserand, dün de Serdar Aziz... Rakibe bile fırsat vermiyor Fenerbahçe defansı, iplerini direkt kendileri çekiyor. Bu yenilgi kalan maçlara rağmen umutları tüketen bir darbe. Beşiktaş derbisi öncesinde ellerindeki iddiayı rakiplerine ikram ettiler. Kalan maçlar elbette kimse için kolay değil. Ama kazanmanız gerekenlerde berabere bile kalamıyorsanız, yarışın ilk aktörü de olamazsınız.