Golsüz bittiği anda "ne maçtı ama" dedirtecek kadar heyecanı da içinde barındıran bir maç izledik. Maç öncesinde üçlü oynaması beklenen, teknik direktörünün o yönde açıklamalar yaptığı takımın, maça "dörtlü defans" ile başlaması da kenara yazılmalı.
Her şey bir tarafa hem Ali Koç'un, hem de Cocu'nun vadettiği oyunu oynamak istedi Fenerbahçe. İyi-kötü yaptı tartışırız, ama rakibin sürekli üstüne giden, bir an önce rakip ceza alanına varmak isteyen, rakibe baskı yaparak topu kapmaya çalışan, bunu başardığında öne oynayan bir takım izledik. Başakşehir'in bildiğimiz akıl dolu oyunu ortalarda kalmadı. Pas zinciri "paslandı". Kadıköy'de bir kontratak takımı haline geldiler ve rakibin bu isteğine cevap veremediler. Tek kişi ile oynadılar sanki maçı; Mert Günok, ilk yarıda kurtardı, ikincisinde kalesini kapattı.
Frey-Slimani ikili forveti orta saha zaafı yarattı mı? Evet... Ama öylesine istekli geri koştu ki Fenerbahçeli oyuncular, hiçbir atağını olgunlaştıramadı Başakşehir... Yüzde 60 topa hakimiyet ile oynayan takımın, aklı karışmış gibiydi. Fenerbahçe'nin avantajı ise kazanma isteğine karşın, belli bir oyun kurgusuna sahip olmamasıydı. Sahadakiler kendi yeteneklerine göre kararlar vererek, oyun aklı üretmeye çalıştı. Kaçan her pozisyonun ardından "Niye bana vermedin?" diyen iki-üç Fenerbahçeli'nin olması da bu yüzden.
Başakşehir'in buz gibi golü sayılmadı. Tabelacılar için bunu yazalım. Maçı Fenerbahçe kaybedebilirdi. Ama Başakşehir'in puan kaybı, başka takımların (!) işine yaradı. Dünün ruhunda "işte bu" dedirten coşku ve heyecan vardı. Öncekilerde çok eleştirdiğimiz için, dünkü oyunun hakkını da Cocu'ya vermeliyiz. Bu sezon ilk defa "bu takımdan bir şey olur" dedirtti.