Bu sezon sıkça yaşadığı "durum" maçlarından biriydi Fenerbahçe için. Oynamaya değil kazanmaya ihtiyaçları vardı. Rakibin kim olduğuna veya ne yapabileceğine bakmadan, yüksek konsantrasyon ile önemseyerek, tam bir taktik karşılaşması oynadılar. Son derece sıkıcı, keyifsiz ve umut taşımayan bir performansın sahibiydiler. Ama üç puanı alarak döndüler İstanbul'a. Geçen haftadan kazanarak gelseler, belki de bu kadar ipin ucunda olmayacak, risk almayı deneyecek veya daha "cesur" düşünebileceklerdi. Fakat ne bu karakterde bir oyuncu grubuna sahipler, ne de sonucu almışken, işleyen düzenden vazgeçebilecek bir teknik direktöre. Sürekli olarak "rakibe saygı" diyerek, kendi takımının kapasitesini öne çıkarmayı kendine "fikir" yapmadı Aykut Kocaman. Maçı rakibe bırakmak, sadece alanı kapatmak ve pozisyon vermeden oyunu yaşamak, kritik durumdaki bir takım için "geçerli" nedendir ama şampiyonluğu hedefleyen, bunu göstermek zorunda. O yüzden 11 oyuncusu da birinci dakikadan itibaren enerjikarzulayan bir görüntü vermiyor. Bu duygunun bulaşıcı olduğunu, tüm takım formatını etkileyeceğini biliyoruz.
Şablonun öte tarafında ise "gücü ve kalitesi" bu kadar olduğu halde, hala şampiyonluğu zorlayan bir Fenerbahçe var. Gerçekçi düşünce içinde, lige yeni gelmiş Malatyaspor'un oyuncu kalitesi ile Fenerbahçe'ninki arasında çok büyük fark da yok. Galatasaray ile kendileri için ligin finalini yapacakları maç öncesinde, bir tane taraftarına bile "Kadıköy'e gitmeliyiz" heyecanını veremediler. Bu "oynamaktan vazgeçmiş", sadece ayağındakini ileri vuran takım görüntüsünden çıkmak adına Alper'in oyuna alınması da geç kalınmış karardır, Mehmet Ekici veya Valbuena'nın oynatılmaması da... Volkan Demirel'in üç kritik kurtarışının ardından, 90 dakikanın değişmez "haklısı" elbette yine Aykut Kocaman olacak.
Beşiktaş'ı sancılarla oynatan, Galatasaray'ı puansız gönderen Malatyaspor'u, üstelik deplasmanda yenip gelmenin teknik analizini de, iki farklı bakış açısı ile yapmak zorundayız. Çünkü ligdeki hiçbir takım böylesine iddialı yola devam ederken, bu kadar eleştirilip, yıpratılmıyor. Bu kadro kalitesinin bu puan performansını takdir edeceksiniz. Ama oyunun kalitesi veya verdiği heyecanın yeterliliğine sıra geldiğinde "yetersiz" diyeceksiniz. Kocaman "iki kere iki"den "beş" sonucu çıkarmaya çalışıyor.