Mustafa Denizli'nin efsane açıklamalarındandır;
"Hakemi de yendik..." Kadıköy'de ilk yarı bittiğinde Aykut Kocaman'ın isyanı adresine ulaşmıştı. "Bana gösterilenlere bir şey demiyorum. Neden rakiplere de çıkmıyor?" eleştirisini taşıyan Fenerbahçe Teknik Direktörü, 10 kişi kalması gereken Gençlerbirliği karşısında, devreyi yenik kapadı. Üstelik rakibinin kaleyi tutan şutu olmadığı süreçte.
Nereden tutsanız elinizde kalıyor.
Kazanmak adına tüm hamleleri ve oyuncuları sahaya sürüp, oyunun doğrularıyla maçı sürdürürken, kendi oyuncunuz (Dirar) kalenize golü atıyor, kendi oyuncunuz (Mehmet Topal) gol pasını veriyor. İlk on birdeki beş oyuncunuz sakat üstelik. Neye veya kime karşı mücadele edeceğinin hesabını yapamayacak durumdasınız.
Ümit Özat takımını çok iyi organize etmiş ve müthiş bir defansif direnç oluşturmuştu. Üst düzeyde taktik disipline rağmen, ilk yarıda direkten dönen iki Fenerbahçe şutuyla karşılaştılar.
Dirençlerini korudular.
Valbuena topun rakibe geçtiği süreçte ortada yoktu. İkinci yarıda oyun ön tarafa yıkıldığında dikine ortalarla bir gol pası verdi, "Neden oynamıyor?" sorusunun cevabı değildi aslında, böylesine bir ortamda "daha farklı" olduğunu göstermeliydi. Hamle oyuncusunun 18'ine yeni girmiş Elif olduğu bir takımın kazanmak adına sonuna kadar zorlamasını elbette taktir edeceğiz. Stoperlerin sakatlanması, orta sahaların stoper olması, "yakaladık" denilen dengenin yerle bir olması, Fenerbahçe'nin yoklar arasından "varları" oluşturmak zorunda kaldığı bir dönem yarattı. Kendi sahasında kazanmak durumunda olduğu bir dönemde, Aykut Kocaman'ın bütün planları değişti artık. Başakşehir'i de, Beşiktaş'ı da yenmek zorunda artık.
Rakibe yardım eden defansıyla, kararlarını sakınan hakemlerle, destek vermek yerine sürekli hakaret eden kendi taraftarıyla bunu başarmak zorunda. Bakalım günler bize, Aykut Hoca'nın "Hakemi de yendik" diyeceği bir maç gösterecek mi?