A Spor'da Obradovic'in belgeselini izliyorum.
Maç konuşmasını anlatıyor.
"Oyuncularıma asla kazanın" demem diyor usta koç, "Sizi seyretmeye gelenler savaşmanızı, kazanmak için her şeyi yapmanızı istiyor. Rakip sizden iyi olabilir, kaybedebilirsiniz ama bu odaya sonuna kadar mücadele etmeden gelmeyin" sözleriyle bitiriyor...
Oyunu vazgeçmemek üzerinden tarif ediyor F.Bahçe'nin efsane hocası. Hepimize bir hayat dersi veriyor. "Yapamayız" kelimesini çıkartıyor aklımızdan, "Denemeliyiz" hedefini koyuyor önümüze. Müthiş bir makine, kazanmak üzerine kurgulanmış inanılmaz bir takım Fenerbahçe. Onları bir araya getirmek için önemli bir bütçe gerekiyor, doğru. Ama onlara bu ruhu vermek, bankadaki hesaplardan geçmiyor.
Amerikalı, İtalyan, Sırp, Türk ve nihayetinde Yunan takımı ile oynanan final maçında bir Yunanlı. Ayrı bayrakların, kültürlerin gölgesindeki, farklı karakterlerdeki bu oyuncuları, tek vücut haline getirip, sarı-lacivertli tribünler önünde aynı ruha kavuşturmak önemliydi.
Salondakiler veya ekran başındakiler heyecanla ritim tutarken, parkedeki terlerin kendileri için aktığının farkındalar. Böylesine bütünleşmiş, birbirine inanmış ve hep omuz omuza olmuş birliktelik, F.Bahçe'nin en büyük ayrıcalığı.
Öylesine pozitif ve öylesine saygı yaratarak yürüdüler ki yollarında, her maçtan sonra rakipleri ayağa kalkarak kabul ettiler yenilgilerini. Selamlıyoruz sizi vazgeçmeyen savaşçılar. "Helal olsun" cümlesiyle çıktınız kürsüye, kupayı siz kaldırın; biz sizinle gurur duyalım. Bu değerli şampiyonluk, tüm hayatını Fenerbahçe ile yaşayan sevgili babamın; Necati Bilgiç'in de ruhuna gitsin. Topun rakipte olduğu her anı "Kış-kış" diyerek seyreden bu Güzel Adam'ın tüm totemlerini yapan ben ve benim gibilerin, demek ki yaşarken göreceğimiz varmış.
Emeğinize sağlık.