Bu turu nasıl geçeceğinin hesabını Brugge takımı daha iyi yapmıştı. Bilic'in dediği gibi maç sırasında Beşiktaş'ın seyircisinden başka sürpriz yaratacak durumu yoktu. Yapmadılar da... Özellikle hücum kulvarında çeşitlilik yaratamamanın sıkıntısını maç boyunca çektikleri gibi, basit gol yeme özelliklerinden de prim vermeden çeyrek finale el salladı Beşiktaşlı oyuncular.
Maçın analizini yaptıklarında birçok kere "Nasıl olur?" diye birbirlerine soracaklardır. Ama arkadan el sallarken, acı tecrübenin bir daha olmaması için ders çıkaracakları umut edilerek. Doğru bir ilk 45 oynandı. Belçikalılar iyi kapandılar. Beşiktaş'ın oyun alanını büyütmesi gerekiyordu. Gökhan, Opare'nin önünü kapattı. İçeri kat etmek yerine çizgiyi kullardı. Sağ kanat, bizzat Gökhan tarafından kapatıldı. Solda Motta bindirmeler yaptı. Topu ona kullanmadılar.
Bunun yerine sürekli bireysel zorlamaların peşine düştüler. Yeteneğin yanına akıl koyamadıkları için de, pozisyonsuz gittiler soyunma odasına. Motta'nın füzesi tam bir piyangoydu aslında.
YAZIK DEMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY YOK
Böylesine bir defans kurgusunu geçebilecek tek seçeneği kullandı. Golün kısmetini bilmek yerine, golle birlikte şımardılar galiba. Beraberlik sayısına bakalım mesala; Tolga aut atışı yapıyor. Normalde ayağa kullanması gerekiyor, takımı gönderdi.
Birinci yanlış... Topu en uzuna atması gerekiyor, atmadı, ikinci yanlış.
Karşılanan topa çıkması gerekirken kalesine dönüyor; üçüncü yanlış... Süper Lig'in iyi oyuncuları, böylesine organize ve üst düzey ortamda birden bire sıradanlaştıklarının farkına varamadılar en kötüsü... Adına şarkı yazılan Demba Ba'nın kaleyi tutan şutu yok, Gökhan Töre kendi şovunun peşine düşüp; etrafından uzaklaştı. Tek pası yok. "Yazık" demekten başka bir şey gelmiyor. Okul takımı gibi kalsalardı, böylesine şarkılar - türkülerle format değiştirmeselerdi, Brugge gibi ne olduklarını ve sınırlarını bileceklerdi.