Fenerbahçe'nin Belçika'da oynadığı ilk maçı göz önüne getirirsek nasıl zorlu bir rakiple oynadığını da hatırlamış oluruz. Oradaki müthiş temposu ve mücadelesi İstanbul'da ki turun anahtarı oldu. İlk maçta atılan goller de Fenerbahçe adına dün akşamki oyun stratejisini belirledi. Saint-Gilloise Fenerbahçe'nin Avrupa kupasında bugüne kadar oynadığı en dinamik takımdı. Çok tempolu oynuyorlar muazzam bir mücadele güçleri var. Bunun yanı sıra çok çabuk ve dikine direkt olarak sonuca oynuyorlar. İki maçın geneline baktığımızda topa 3'den fazla dokunan oyuncu göremeyiz. Mümkün olduğunca tek pas ile oynayan süratli çıkan bir takım. Ayrıca duran topların hepsinde muazzam etkililer. Savunmadan gelen oyuncuların hepsi kafa toplarında çok becerili futbolcular. Fenerbahçe tüm bunların üstesin kendi oyun stratejisiyle gelebilmeyi başardı. İstanbul'daki maçında Belçika'daki kadar zorlu olacağını beklememek hayalcilik olurdu. Fenerbahçe kendi evinde de yine doğru savunma taktiği ile turu geçti. İstanbul'da da gol atmak önemliydi ama atamadığında da ilk maçtaki skorun yeterli olduğunu gördük. Orada atılan 3 golün getirdiği büyük avantajın cebinde olması Fenerbahçe'yi taktiksel olarak güçlendirdi. Rakibinin topa sahip olmasına belki belli alanlarda müsaade etti ama ne ceza sahası içerisinde ne de savunma arkasındaki alanlarda rakibine pozisyonlar vermedi. Yediği golü de turun nazar boncuğu olarak kabul edip Avrupa'da önümüze bakalım.