Türkiye son yıllarda gösterdiği insani ve vicdani duruşuyla, dünyadaki egemen güçlerle arasına kalın bir çizgi çekiyor. Dünyadaki tüm kriz bölgelerinde Türkiye'nin oraya yaklaşımı ABD, İngiltere, Rusya ve AB gibi Batılı ülkelerin tavrından çok net şekilde ayrışıyor.
Türkiye'de 3 milyon Suriyeli, yarım milyon da Iraklı sığınmacı var. Batılı ülkelerin tamamını toplasanız bu rakamın yanına yaklaşacak kadar bile sığınmacı kabul etmediler.
***
Önceki gün BM Genel Kurulu'nda 193 ülkenin temsilcisine hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye halkı zalim, katil ve terörist bir yönetimin ve terör örgütlerinin acımasız eylemleri karşısında tükeniyor. Uluslararası toplum, Suriye'deki insani değerler sınavında sınıfta kaldı. Bu insanlara karşı insani ve vicdani görevimizi yapacağız. Dünya ve Batı almayabilir ama biz alacağız. Çünkü biz insanız" şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çünkü biz insanız" diyerek Batı ile Türkiye'nin insani dramlara bakışındaki farkın altını çizdi ve milyonlarca mazlumun bile bile Akdeniz'e gömülmesine seyirci kalanların insandan başka bir şey olduğunu çok net şekilde söyledi.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin mülteciler için şu ana kadar 12.5 milyar dolar harcadığını, STK'ların ve belediyelerimizin de bir o kadar harcama yaptığını belirterek "Yani toplamda 25 milyar dolar gibi bir harcama yapılmıştır" dedi.
Bugüne kadar BM'den Türkiye'ye gelen para desteği 525 milyon dolar, 3+3 altı milyar avroluk yardım sözü veren Avrupa Birliği ise bugüne kadar toplam 180 milyon dolarlık bir destek verdi.
Türkiye başından beri Suriye krizinin tüm insanlığın ortak meselesi olduğunu, bölgesel ve küresel tüm aktörlerin bu konuda ortak hareket etmesini istiyor.
***
Suriye'de yıllardır ABD, Rusya, İran, İngiltere gibi ülkeler askerleriyle sahadalar. Ancak Suriye'deki krizi sona erdirmek bir yana daha da derinleştirdiler. Bugün DAEŞ ve PYD gibi terör örgütleri adeta Esed ile kol kola vererek çoluk-çocuk demeden Suriye'yi kan gölüne çevirdi.
Fakat Türkiye başlattığı Fırat Kalkanı Operasyonu ile de Batılı 'dostlarına' DAEŞ'le mücadelenin, insanlığın, vicdanın, merhametin ve insana hizmetin ne anlama geldiğini öğretiyor.
Operasyonun ardından Fırat Kalkanı ile DAEŞ'ten kurtarılan Cerablus'taki nüfus 3 binden 25 bine çıktı. Türkiye kontrol altına aldığı yaklaşık 1000 km'lik alanın, elektrik ve su altyapısını çalışır hale getirdi.
Bölgeye her gün sadece 15 bin sıcak ekmek ulaştırılıyor. Kızılay, AFAD ve sivil toplum kuruluşları, bölge halkının ihtiyaçlarını bizzat yerinde karşılıyor. El Bab'ın da DAEŞ'ten temizlenmesiyle Halep'e insani yardımın ulaştırılacağı güvenli bir koridor açılmış olacak.
Güvenli bölge oluşur, uçakların oraları vurmayacağı garanti altına alınırsa en azından Suriye'nin bu kısmı güvenli bir belde haline gelir. TOKİ'nin yapacağı, konut, okul, cami ve altyapı düzenlemeleriyle bölge yeniden yaşanabilir bir yere dönüşebilir.
ABD, Rusya, AB, İran ve BM gibi kuruluşlar karşı çıkmazsa oluşturulacak bir güvenli ve uçuşa yasak bölgeye, milyonlarca Suriyeli geri dönecektir.
Savaştan, ölümden kaçan mazlumları Akdeniz'e gömmek veya sınırlarda jiletli tel örgülerle karşılamak sadece Batı'nın tüm insan hakları söylemlerinin kocaman bir "yalan" olduğunu ispatlıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi; "Tüm Avrupalı dostlarıma sesleniyorum; dikenli tel örgülerin yüksek duvarların arkasında huzur aramak beyhude bir çabadır!"