Eskiden hatırlayın, Güneydoğu'daki toplumsal bir olaya polis müdahale ettiğinde HDP'liler ortalığı ayağa kaldırırdı.
Diyelim bir göz yaşartıcı gaz kapsülü bir sivilin başına isabet etti. Bazı HDP'li vekiller, polislerin üzerine yürüyüp hatta onları tartaklamaya hatta kendileri de polis taşlamaya başlardı. Meclis'te de dramatize ettikleri öykülerle kamuoyunu ajite etmeye çalışırlardı.
Çatışmada öldürülen bir PKK'lının cenazesinde bile olaylar çıkartır, "Katil devlet" diye yeri göğü inletirlerdi.
Ancak bir yıl önce başlayan çukur teröründen bu yana binlerce terörist etkisiz hale getirilmesine rağmen dikkat ederseniz HDP'lilerden pek ses seda yok.
Daha önce ölen bir kişi için bile ortalığı ayağa kaldıran HDP'lilerin, binlerce teröristin etkisiz hale getirilmesine karşı doğru dürüst tepkileri bile yok.
Çünkü onlar da sosyolojiyi dikkate almak zorunda. Kürtlerin tepkisini hesap etmek zorunda. Seçimlerde halktan yiyeceği tokadı bilmek zorunda. Suriye kantonlarına gönlünü kaptırıp Çözüm masasını dağıtmanın bir bedeli olduğunu anlamak zorunda.
***
Çözüm sürecindense vahşi ve kör şiddetle askere, polise ve sivillere saldıran, terörü şehirlere taşıyan çukurlara bomba dolduran, bomba yüklediği araçlarla çoluk-çocuk demeden insanları katleden PKK, şehirlerde yenildi. Kırsalda da ağır darbeler aldı.
Yapılan anketler, HDP'nin bölgede zor günler yaşayacağını, halkın eskisi kadar HDP'yi 'çözüm ortağı' olarak görmediğini gösteriyor.
Zaten HDP içinde ve bölgede yeni parti arayışlarının başladığını, şiddete teslim olmuş bir HDP ile bu işin yürümeyeceği kanaatinin ağır bastığını görüyoruz.
***
Şimdi yeni bir toplumsal uzlaşı ve rehabilitasyon dönemindeyiz.
Teröre boyun eğdiren devlet, bölge halkıyla birlik ve bütünlük içinde
Türkiye'nin geleceği için kardeşçe yürümek noktasında önemli adımlar atıyor. Terörün yıktığı şehirler için bir çok proje hazırlanıyor.
30 yıllık kanlı tarihindeki en ağır darbeleri son bir yılda alan terör örgütüne eğilimin bu denli azaldığı bir dönemde herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor artık.
Terör sorununu tamamen iktidarın sırtına yıkıp sadece eleştirmenin konforu içindeki muhalefet partilerin de artık bölgede kendini hissettirmesi, bölge insanına bu vatanın hepimizin olduğu duygusunu göstermesi lazım.
***
Bu konuda, siyasi partilere, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde teşkilatlanma çağrısında bulunan Başbakan Yıldırım da, "Siyasi rakiplerimize çağrım var; madem
Türkiye'nin milletiyle bölünmez bütünlüğünü, sınırlarının değişmezliğini her fırsatta anlatıyorsunuz, peki Doğu'da ve Güneydoğu'da
Türkiye'yi bir ve beraber tutmak sadece AK Parti'nin işi mi? Sizin siyaset alanınız Ankara'nın batısı mı? Her şey müsait, güvenlik şartları yerinde, huzur, kardeşlik var, artık gelin teşkilatlarınızı kurun, Türkiye'nin kardeşliğini, birliğini, beraberliğini siz de orada yüksek sesle haykırın. Bayrağınızı saklamayın, bayrağı artık çıkarın Cudi'nin dağında dalgalandırın, ay yıldızlı bayrağı" diye konuştu.
Vatanseverlik, Cumhuriyetçilik, milliyetçilik sadece tenkitle, yıpratıcı eleştiriyle değil Türkiye'nin birliği, beraberliği, ortak geleceği için siyasetle yapılır.
Teröriste yumuşak devlete yıkıcı eleştiriler yönelterek hiçbir sorunu çözemezsiniz.
Terör belasına son vermek için asıl bundan sonra herkese büyük iş düşüyor.
Cumhuriyetçiliğinizi, milliyetçiliğinizi, vatanseverliğinizi göstermenin tam zamanı