HDP Eş Başkanı Demirtaş'ın 'Seni Başkan yaptırmayacağız' başlıklı sloganının yeni sahibi kaset operasyonu gibi çok 'demokratik' bir yöntemle partinin başına geçen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu.
Kılıçdaroğlu, Salı günkü parti grubunda "TBMM'de tek bir CHP'li dahi olsa başkan olamayacaksın" diyerek Demirtaş'ın kampanyasını üstlendiğini gösterdi.
Dün de TOBB Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Başkanlık sistemini eleştirirken iyice çıldırarak "Bir kişi konuşacak, Türkiye susacak. Bir kişi konuşacak, hâkim ona göre karar verecek... Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz" sözlerini sarf etti.
Ana muhalefet partisi başkanının bir sistem değişikliği önerisinin karşısına koyduğu şeye bakar mısınız? Kan!
HDP'nin Erdoğan düşmanı kampanyasını 'iç savaş', 'kan' ve 'darbe' çağrısı seviyesine yükselten Kılıçdaroğlu'nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında düştüğü bu çaresizliği, meseleleri kişiselleştirmesi ve güttüğü kini 'Kan davası'na çevirmesini ibretle izliyoruz.
***
2010'da Baykal'ın 'kaset' operasyonuyla devrilmesinin ardından CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturan Kılıçdaroğlu, o günden bugüne girdiği 7 CHP kongresinden de 'kazanan' olarak çıktı.
Fakat aynı başarıyı girdiği altı seçimde gösteremedi. Her seçimde ya yerinde saydı ya da partinin oylarını daha da düşürdü.
Fakat tüm seçim ve kongre kampanyalarının ortak ana fikri belliydi; Erdoğan düşmanlığı.
Kılaçdaroğlu'nun tüm bu 'başarı' dolu 'siyasi' geçmişine rağmen CHP'den bir kişi de çıkıp "Yahu bir dur da kendine bak. Partiyi ne hale getirdin? Önce burayı hallet!" demiyor.
Kemal bey, AK Parti'de kimin Genel Başkan olup olmayacağına, Türkiye'nin bir siyasal sistemi değişikliğine gidip gitmemesine de kendisi karar veriyor. Daha doğrusu karar vereceğini sanıyor.
Başkanlık sisteminin kan dökmeden gelemeyeceğini söylemek açık açık "Gelirse kan dökeriz" anlamını içerir. Bu, CHP'nin bırakın HDP'lileşmeyi Kandil dili kullanmaya başlaması demektir.
CHP'yi statükocu, laikçi, ötekileştirici, dar ve jakoben kimliğinden kurtarmak yerine 6 yıldır sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan'a düşmanlık eden Kılıçdaroğlu, CHP'lilerin gözünü bu 'taktikle' daha ne kadar boyayacak merak ediyorum.
***
Şimdi yazımın başlığına geleyim. Kılıçdaroğlu yine çıldıracak ama Türkiye Başkanlık sistemine adım adım ilerliyor.
Muhalefetin toplumsal uzlaşmadan ve başkanlık sisteminin tartışılmasından bile kaçması üzerine değişimin öncülüğünü yapan AK Parti yeni hamleler kurmaya başladı.
AK Parti, aynı partiden olmalarına rağmen seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın sistemi tıkadığını en iyi yaşayan parti. Parti yönetimi, sistemi rayına oturtacak, fiili durumu yasal altyapıya kavuşturacak yeni bir Anayasa değişikliği üzerinde çalışıyor. Bunun adı da Partili Cumhurbaşkanlığı.
***
AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, kapsamlı anayasa değişikliği yapılamaz ya da yeni anayasa hayata geçirilmezse Haziran ayında Meclis'e "Partili cumhurbaşkanlığına" teklifi sunacaklarını söyledi.
Canikli teklife, sadece MHP'den değil, diğer partilerden de destek geleceğini tahmin ettiklerini belirterek, "Çünkü bu siyasi bir düzenlemeyi içermiyor. AK Parti meselesi değil. Türkiye'nin yönetim yapısının netleştirilmesi ve ileride ortaya çıkması muhtemel bir takım çatışma risklerini ortadan kaldırmak amacıyla yapılacak bir düzenleme" dedi.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şeref Malkoç da "Amerikalılar 'Başkanlık Sistemi' diyor. Fransızlar da 'Yarı Başkanlık Sistemi' diyor. Biz Cumhurbaşkanlığı sistemi diyeceğiz. Bu sistem yerli ve milli olacak" diyerek çok basit bir düzenlemeyle Türkiye'nin partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçebileceğini kaydetti.
Anayasa'da geçen Cumhurbaşkanı'nın "partisiyle ilişiği kesilir" cümlesi çıkarılınca Partili Cumhurbaşkanlığı'nın da önü açılıyor.
E haliyle Partili Cumhurbaşkanlığı'nın tek adayı da CumhurBAŞKAN'ı Erdoğan...